"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Benden size bir tepsi baklava!”

Sebahattin YAŞAR
02 Mart 2015, Pazartesi
Büyüklerin halleri, tavırları, sözleri, İslâm’ı yaşama gayretleri de büyük oluyor. Attıkları her adımda Allah’ın rızasını gözetmeleri ve bunu bir hayat hedefi haline getirmeleri onları büyük yapan sırdır.

O büyükler, ‘İslâmiyet’e lâyık doğruluğu’ bir hayat hedefi haline getirerek, bu halleriyle adeta hislerden, heveslerden, nefislerden ve şeytanlardan çekilmiş, temizlenmiş, melekleşmiş gibidirler. Nitekim onların kendilerine yapılan en çirkin muamelelerde bile, ‘iyiliğin en güzeliyle muamele’ etmeleri, büyüklüklerinin birer göstergesidir. Öyle ki onlar, gıybetlerini yapanlara, bir tepsi baklava ısmarlayacak kadar nefsiyle, şeytanıyla mücahede edebilen; nefis ve şeytanın esiri değil, nefis ve şeytanı yönetebilen bir iradenin göstergesidirler.

“Bir gün bir kimse Hasan-ı Basrî Hazretlerinin gıyabında konuşur. Hazret bunu duyunca ona bir tepsi baklava gönderir. Ayrıca o kimseden hakkını helâl etmesini ister. Gıybet eden adam gördüğü muamele karşısında şaşırır. “Ben sizin aleyhinizde konuştum, siz bana hediye göndermişsiniz” der. Hasan-ı Basrî (ks) “Evet yavrum, hakkını helâl et, benim gıyabımda konuşmakla günahlarımı sen aldın, buna ilâve olarak senin ibadetlerinin sevabını da bana vermiş oldun. Onun için bu kârlı alış verişten dolayı sana teşekkür etmek istedim” der.

Evet, günümüz hayatında insana zor gelen bir durum bu. Size ciddî kötülük yapacaklar ve siz o kötülük yapana karşı iyiliğin en güzeliyle mukabele edeceksiniz. Bu her halde kolay bir durum değildir. Ama işte bu zorluğu göze almak oranında da insan büyük kazanıyor. Puanı yüksek sınav sorusu gibi, nefse rağmen güçlü adımlar atmak elbette kişiye o nispette büyük kazandırıyor.

‘Gıybetini edenlere bir tepsi baklava göndermek’, işte büyüklük bu, kârlı alış veriş bu.

Hasan-ı Basri Hazretlerinin verdiği ders dikkat çekici.

Evet, ilerideki büyük ve ebedî nimetleri kaybedip, hazır az ve geçici lezzetlere talip olmak çok akıllıca değil. Ama ne yaparsın ki, insanın hazırcı tarafı çoğu kez galip geliyor.

Ama kişiyi de büyük yapan sır, nefsin istek ve arzularına karşı gösterdiği mücahedesidir. Gıybetini eden kişiye karşı tam bir gönüllülük hali içerisinde, ‘Benden sana bir tepsi baklava!’ diyen, ne kazandığının farkındadır.

Doğrusu gıybet eden insana acımak lâzımdır. Bediüzzaman Hazretleri, gıybetin alçakların silâhı olduğunu belirterek, gıybetle ortaya çıkan dramatik boyutu âyet-i kerimeyle izah eder: 

“Demek, şu âyetin ifadesiyle ve kelimelerin ayrı ayrı delâletiyle, zem ve gıybet, aklen ve kalben ve insaniyeten ve vicdanen ve fıtraten ve milliyeten mezmumdur.”...Gıybet, ehl-i adavet ve haset ve inadın en çok istimal ettikleri alçak bir silâhtır. İzzet-i nefs sahibi, bu pis silâha tenezzül edip istimal etmez.” (22. Mektup, s. 466)

Yaygın bir hale gelmiş gıybet hastalığı için, artık çoğu insan onu hastalık olarak bile görmüyor. Normalleşmiş bir hastalanma hali, asıl korkutucu olandır. Tabiî gıybeti yapan kadar, gıybet ortamlarında sesi çıkmayan, sevimli dinleyici olan, gülücüklerle derin katkı yapan etkisiz (ama dolaylı ciddî katkı yapan) elemanlar da işin ciddî vebali içindedirler. Çirkin bir şey, o çirkinliği yapan kadar, o çirkini çirkin olarak reddetmeyenlerin de katkısıyla yerleşir.

Helâl ortamlarına, cesaretlice giren ve ortamı kirleten bu kirletici karşısında herkesin ortak bir tepki vermesi lâzımdır ki, çirkin güzel ortamlarda yaşama hakkı bulamasın. Çirkin, çirkin olarak kabul edilsin.

Yani dikkat çekici ki, insan en kıymetli varlığını, sermayesini, bütün kazançlarını hiç sevmediği, düşmanı kabul ettiği insanlara basit hisleri tatmin karşılığında devrediyor. Bu normal şartlarda hiç atılamayacak bir adımdır. İşin içinde şeytanî bir hilenin olduğu apaçık.

Eğer illa gıybet yapacaksan annenin-babanın gıybetini yap ki sevapların onlara gitsin. Niye sevmediğin birini gıybet edip de en kıymetli sevabını ona veresin.

Keşke, kimse kimsenin gıybetini yapmasa da, bir tepsi baklavayı muhabbet için yiyip içse insanlar.

Topyekûn bir ‘gıybete hayır’ kampanyası lâzım.

Okunma Sayısı: 3815
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı