"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

‘Bismillah’ demeden, ‘elhamdülillah’ denilmiyor

Sebahattin YAŞAR
17 Mayıs 2017, Çarşamba
Yenilik ‘lâzım’ insana. Kötü giden bir şeylere dur demek ‘lâzım’. İyi amelleri çoğaltmak ‘lâzım’. ‘Gidişatın nasıllığını muhasebe etmek ‘lâzım’. Bu işin sonu nereye varır sormak ‘lâzım’. Ne kadar da çok ‘lâzım’ var.

Sadece zamanın geçmesi bir amaç değil insan için. Zaman zaten geçiyor, ama önemli olan bu geçen zamanın neye dönüştüğüdür.

Uyanıklık hali ‘lâzım’ insana.

Monotonlaşmamak, durgunlaşmamak ve tembelleşmemek için, insanın içinde onu uyaran bir tarafının bulunması ‘lâzım’.

İnsanın, içinde idarî mekanizması olan güç odaklarının vicdanın, aklın, kalbin, nefsin birbirleri çok iyi diyalog kurması ‘lâzım’. Her birinin haddini, hududunu bilmesi ‘lâzım’. Komutanların vazifelerini, erlerin görev alanlarını bilmesi ‘lâzım’. Erin ‘komutan’laşmaması, komutanın ‘er’leşmemesi ‘lazım’dır.

İnsan düşüşün farkında olmazsa, zamanla kaybolup gidiyor. Bazen yokoluş gürültülü patırtılı olmuyor. Sahne sessiz sedasız kapanıveriyor, kararıveriyor.

Korkunç olan, bu kapanışa hazır olmamaktır. ‘Daha dün birlikteydik.’, ‘İşte önceki günkü sahnesi.’, ‘Olacak şey değil.’ cümleleri pek de bir anlam ifade etmiyor.

Bu durumu insan başkası üzerinde düşünüyor da, kendi üstüne hiç almıyor.

Hangi insan, kendini ölmüş gibi, o kazanın içinde gibi, o acının bir parçası gibi, ‘morga götürülüyor, kefen giyiyor, kabre konuyor’ gibi ele alıyor ki!

İnsan çoğu zaman körleşiyor. Her gün yaşanan gerçeklere karşı ülfet oluşuyor.

Onun için insanın içinde olduğu gidişatı gösterecek içeride ve dışarıda üçüncü gözlere ihtiyaç var. ‘Birbirinin gören gözü, işiten kulağı olmak’ tam da aranılan durumdur. Kardeşçe duygular içinde, birbirinde fani olmak tam da bu çağda ‘lâzım’.

Düşüşü, dökülüşü, çöküşü okuyan gözler var. Onlar gidişata bir çare düşünüyorlar. Seyrin değişmesi için inisiyatif alıyorlar. Asıl onlar ‘lâzım’lar.

Nurun derslerini gündeme birer çare olarak okuyan, satırlardan yaşanan hadiselere Kur’ânî yollar bulan Zübeyir Gündüzalp, işte bu örneklerden birisidir.

Yeni yeni Zübeyirlere ihtiyaç var. Eğitimci bir kardeşimiz, ‘Yahu kardeşim, o kadar genç eğitimcilerimiz var, neden bir genç eğitimciler Risale-i Nur dersimiz yok?’ diye bir cümle kurdu. Bu cümle o kadar samimî bir kalpten çıkmış ki, hemen hüsn-ü kabul gördü ve dersin zamanı, saati, şartları konuşulmaya başlandı. Ve ders başladı.

Şimdi genç eğitimciler Risale-i Nur dersi başladı. Sohbetin şekli şemaili ortaya çıktı. Hatta şimdilerde, ‘Bu dersi çalışmalı ders yapalım. Sosyal, siyasî, imanî meselelere dair okumalarımızı önceden çalışarak gelelim. Okunacak kitabımız belli olsun, biz de notlar alabileceğimiz defterlerle gelelim ve o an Rabbimizin ihsan edeceği ilhama, ikrama kendimizi hazır tutalım.’ dediler.

Evet, birilerinin gidişatı görmesi ‘lâzım’. Birilerinin gidişatı düzenleyecek tekliflere sahip çıkması ‘lâzım’. Birilerinin ortaya çıkan sürece dahil olması ‘lâzım’. Birilerinin duâsı, birilerinin himmeti, gayreti, birilerinin de verilen vazife ne ise onu en layık şekilde taşıyabilmesi ‘lâzım’dır.

Burada önemli noktalardan birisi de, şahs-ı manevinin dipdiri olmasıdır. Şahs-ı manevinin çok yönlü bir uyanıklık hali içerisinde bulunmasıdır. Tabiî bu da yine şahısların kendilerine düşen görevleri en güzel şekilde yapmalarıyla mümkündür. Cemaati uyanıklık, bireysel feyzin artmasıyla ve havuza katılan himmetlerin yükselmesiyle ve ferasetin gelişmesiyle mümkündür. Göz kapansa, el yavaşlasa, akıl akletmese şahs-ı manevî olan vücut varlığını sürdüremez. Bütün, parçaların her birinin yerli yerinde çalışmasına ihtiyaç duyuyor.

Şahs-ı manevinin ‘duâ ve tevekkül’ü şahısları güzel amellere meylettiriyor; ‘istiğfar ve tevbe’si de kötü fiillere olan meylini kesiyor. Onun için güzel sonuçları kimsenin nefsine alması hakkı değildir. Görevini lâyıkıyla yapması hakkıdır.

Genç eğitimciler, şimdilerde Pazar günleri bir kahvaltı etrafında bir araya geliyorlar ve Risale-i Nur dersleri yapıyorlar. Kalbe gelen bir teklifin dönüşümü önce nefislerde, sonra ailede, akrabalarda sonra da dalga dalga insanlığa doğru ilerliyor.

‘İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır’ hakikati bize kıpırdamayı, faaliyetlerde bulunmayı salık veriyor. Zamanı gelince, ertelemeden, hayırlı adımlar için hemen bir ‘Bismillah’ demek ve başlamak ‘lâzım’dır. 

Unutmayın, ‘Bismillah’ demeden, ‘Elhamdülilah’ denilmiyor.

Rahmet de güzel niyetli, halisane faaliyete vabestedir.

Okunma Sayısı: 2067
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı