Ben’lik, enaniyet insanoğlunun büyük imtihanı. Bir şekilde insan bu ‘ben’ini, ‘ene’sini konumlandırmak durumunda.
Ya ‘kul’ olan bir ‘ben’ ya da ‘isyan’da bir ‘ben’.
Ya da menfaatine göre daldan dala atlayan bazen ‘kul’, bazen de ‘asi’ bir ‘ben’. Yani kaçak oynayan bir ‘ben’. İbadet, kulluk gereğince kaçan, asi bir ‘ben’; başı dara düşünce, sıkışınca sığınan muti bir ‘ben’.
Başlangıçta, ‘ene ene, ente ente’, yani ‘ben benim, sen sensin’ diyen ‘ben’; aç bırakılınca; ‘Sen benim Rabb-i Rahimimsin, ben Senin abd-i aciz bir kulunum.’ diyen bir ‘ben’. Rabbimizin ibadet emrinde nefsi terbiye dersi var. Aklın, kalbin, nefsin sınırlarını belirleme ve onlara uygun adımlar atma eğitimi var.
Onun için insanın ibadetlerdeki veya ilâhî emirlerdeki hikmetlere aklı ermese de ‘kabul’ etme, ‘itaat’ etmek durumu vardır.
Bazen bu ‘ben’ler, ‘biz’ şeklinde çıkıyor insanın karşısına. ‘Biz’ yaparız, ‘biz’ ederiz.’ derken bile aslında ‘ben’ yaparım, ‘ben’ ederim.’ mesajı veriliyor.
‘Biz’e sorsaydın, ‘biz’e danışsaydın, ‘biz’e gelseydin denirken aslında buradaki ‘biz’ kocaman, ‘biz’leşmiş bir ‘ben’ den başka bir şey değildir.
‘Biz’ elbisesi içinde büyütülmüş, adı ‘biz’ diye konmuş kocaman, nice ‘ben’ler var. ‘Biz’ olarak yaşayan ‘ben’ler bir havuz içinde kendi ‘ben’ varlıklarını muhafaza ediyorlar.
Oysa kendini muhafaza eden ‘ben’ler, ‘biz’leşemezler. Dolayısıyla güçlü bir birlik oluşturamazlar. Her bir ‘ben’ birler basamağında yaşar. On katı, yüz katı gibi bir gelişen güç olmaz. Çünkü kendisinin dışında güç kabul etmez. Ama ‘biz’ olabilen ‘ben’ler, havuz içinde eridiklerinden her ‘bir’inden çıkan bir şahs-ı manevî ile yüzler, binler güce ulaşırlar.
Sağında solunda kimseyi istemeyen, kimsenin kollarına girmesini istemeyen bir ‘ben’ elbette yalnız kalmaya mahkûmdur. ‘Biz’ olabilen ‘ben’ler, güç birliği yaptığı arkadaşlarının her türlü meziyetlerini kabul ederler. Ön plana çıkan da ‘ben’ değil ‘biz’ dir.
Gücü elinde bulunduran diktatör de, yönetimine katkıda bulunanları dikkate alarak ‘ben’ demiyor da ‘biz’ diyor. Ama o biz, kocaman bir ‘ben’ ihtiva ediyor.
Mafya, yaptığı işlerde ekibi için ‘biz’ diyor. Güya adalet dağıtıyor, ama bunu yaparken ‘biz’ dili kullanıyor.
Terör örgütleri de öyle yapıyor. Yani suret-i haktan gözüküyorlar. Çünkü ‘ben’in kabalık olduğunu herkes biliyor. Onun için ‘biz’e sığınıyorlar. Kendi ‘ben’lerini, ‘ben’liklerini meşrû gösteriyorlar.
Enaniyetin, kibrin ‘biz’ kılıfına büründüğü durumlar yaşanıyor.
‘Ben’ini ön planda tutan, ‘biz’ dediklerinin omzuna biner taa sadece kendisi görünsün. ‘Biz’i ön planda tutan ise, beraberindekileri büyüklendirir, onları şevklendirir, onları omuzlarında yukarı kaldırır.
Aralarında olduklarınızla iftihar ediyor, kendi varlığınızı ‘ben’inizi onların arasında anlamlı buluyorsanız, siz bir, ‘biz’cisiniz demektir; yok aralarında olduklarınız arasında siz olmadığınızda onları anlamsız buluyorsanız, o zaman siz bir ‘ben’ci(l)siniz demektir.
‘Biz’ tepsisinde sunulan ‘ben’lere dikkat gerektir.