Çağ, acıtıcı etkisini her vesileyle sürdürüyor.
Hayat yükü çekilmez hale geliyor. İmtihan ağırlaşıyor. İnsan yalnızlaşarak, ümitsizliğe teslim oluyor. Böyle bir çöküşte insandaki irade etkisiz hale geliyor. Nefis ve şeytan ümitsizlik aşılayarak, insanın hayat kaynağı olan kanını (imanını) emiyor, çare kapılarını göstermiyor. Ümit olmayınca şevk, sabır, azim, gayret de olmuyor. Ümitsizlik; sahipsizlik, çaresizlik, çözümsüzlük üretiyor.
Oysa iman varsa, ümit vardır. İman çaredir, çözümdür.
“Fayda nedir, zarar nedir; nerede hata yaptım, nasıl düzeltebilirim; güç kaynaklarımı (irade, vicdan, kalb) nasıl harekete geçirebilirim; beni yıkan, çaresizliğe iten nedir; arkadaşlarım kimlerdir, bana neyi telkin ediyorlar; benim gerçeğim nedir; çare için ne yapmalıyım, nereden başlamalıyım…” gibi sorularına çare üretsin diye, insanın öteki yarısını teşkil eden maneviyatını güçlendirsin, imanını takviye etsin, ibadetlerini ifa etsin, dua etsin ve merhametli olan Rabbinden yardım istesin; nefis ve şeytanın tuzaklarından kendini kurtarsın.” diye akıl verilmiş insana.
Ümitsiz insan, yaşadığı problemin sadece kendisinin başında olduğunu düşünür. Hayata küser. Bu, iman zaafı veya inançsızlıktır. İman, yaşananlar ne olursa olsun bir çarenin varolduğuna inanmaktır. Peygamber hayatları, insanın hayat sınavını kolaylaştıran ‘çıkmış sorular’dır. Gençler için çıkmış sorulardan yararlanmak da aklın gereğidir.
Yaşananlar ne olursa olsun, çaresizlik yoktur. Ulaşılmamış değil, ulaşılmak için uğraşılmamış çareler vardır. Problemler sadece maddi değil, manevi şifrelere de ihtiyaç duyar.
Problemler bazen insan iradesinin üstündedir. İnsan engelleri kaldırıp, hayatı kolaylaştırırken maddi manevi profesyonel ellere de ihtiyaç vardır.
Aranan çözüm sadece insanın malumatından ibaret değildir.