Gün içinde enerjimizin büyük bir kısmı içinde olmadığımız, geçmiş ya da gelecek zamanlarda geçer.
Bu aslında halden/gerçeklerden kaçıştır. Nefis etkin zamanlarda değil, ulaşamayacağı zamanlarda yaşamayı tercih ediyor. Katıldığımız faaliyetteki verimimizin düşüklüğü bundandır.
İçinde olmadığımız zamanlarda yaşamak içinde olduğumuz zamanın verimini düşürüyor.
Kırk dakikalık bir derste, bir konferansta kaç dakika etkin dinleyiciyizdir sizce. Fizikî olarak değil, zihnen ne kadar oradayızdır. Onun için bir konuşmacı dinleyiciyi çok yönlü dikkate almak durumundadır. Bilgilendiren cümleler kadar eğlendiren, dinlendiren cümleler de gereklidir.
Bir binanın taşıyıcı kolonları gibi, bir konuşmanın da dört beş tane güçlü mesaj cümlesi vardır. Konuşmacının aylar öncesinden çalışması, okumaları, gözlemleri bu mesaj cümleleri içindir. Çalışmanın verdiği ilhamla birlikte konuşma anında doğan cümleler de yine çok kıymetlidir.
Aynı durum haftalık Risale-i Nur sohbetlerimiz için de geçerlidir. Yapılan bir derse haftalar öncesinden belirlenen bir konu etrafında çalışılmaya başlanmıştır. En az üç dört kez o sohbet metni okunmuş ve üzerine düşünülmüştür. O konunun ve yorumların zihninde taşınması bile bir olgunlaştırma işidir. Böylece çalışmanın meyvesi olan bazı mesaj cümleleri hem ilhamen hem de çalışma neticesi netleşmiştir. O olgun cümleler konuşmacı tarafından dinleyicilere takdim edilir. Bu oluşmamışsa dinleyicinin konuşmacı üzerinde hakkı vardır.
Tabi bir konuşmanın/sohbetin bütün dakikalarının etkin olması beklenemez. Kurulan cümlelerin bir kısmı hakikatlere basamak teşkil eder. Yine bir dinleyicinin de bütün sohbet dakikalarını takip etmesi zordur. Ama meyveleri de almadan gitmek olmaz.
Nefis ortamda terbiye oluyorsa oradan sıkılması normaldir. Yapılan bir faaliyette; faaliyeti yapan da, faaliyeti takip eden de amacına ulaşmalıdır.
Kimsenin, emeği de, zamanı da heba edilmemelidir.