Biraz iddialı olacak, ama “Sadece bir halı saha maçı bile kişinin kendisi veya başkası hakkında pek çok bilgiler edinmesine ciddî katkı sağlıyor.”
Neredeyse kişilik testi gibi bir şey. Bir kişideki baskın duygu meyillerini görmek istiyorsanız onunla bir halı saha maçı bile yeterli. Ya da içinde rekabet, menfaat, enaniyet gibi hislerin aktif olduğu başka bir faaliyet.
İnsanın kendisi faaliyetin içinde ise, çok rol yapamıyor. Bir şekilde baskın duygu dışa vuruyor. Hatta bırakın başkasını tahlil etmeyi, kendinizi görmenin, tanımanın bile pek çok ipuçlarını maçlarda bulabilirsiniz.
Kişi takım oyununa müsait mi değil mi, paslaşma yapıyor mu yapmıyor mu, bencil mi değil mi, kendisi mi gol atmak istiyor, takımın gölcüsüne mi attırmak istiyor... Bu gibi pek çok veriler hemen geliveriyor.
Bir maçtan o kadar çok gösterge çıkar mı demeyin. Bir kişiyi yakından tanımak istiyorsanız onu sahada, onu faaliyette bir görün.
Kişi, sahada sadece bir mevkide mi oynuyor yoksa her yere ve her pozisyona koşuyor mu? Oysa herkeste bir kabiliyet olsa, o da başkasındaki kabiliyete saygı duysa ve her kabiliyet kendine düşeni yapsa ve diğer kabiliyetleri de harekete geçirse mesele bitecek. Asır ihtisas asrı.
Vakıa şu ki, takım oyunu oynayan kazanıyor. Buna siz isterseniz şahs-ı manevî deyin, ortak akıl deyin, ihtisas asrının gereği deyin, istişareli adım deyin; adı ne olursa olsun; neticede ortak akıl, ben değil biz anlayışı, takımım kazansın da neticeyi kim belirlerse belirlesin, ben sahada bir yerde anlamlıyım herkes yerini iyi kollasın gibi aklın gereği olan yaklaşımlar her yerde bir kanun gibi kendini gösteriyor ve kazanıyor, kazandırıyor.
Gençlerle haftada bir gün halı saha maçı yapıyoruz. Aralarında Pazar grubu gençlerimiz de var. Pazar akşamları Risale-i Nur derslerimiz devam ediyor. Bu arada sosyal, sportif faaliyetlerin gençlerin birbirlerini tanımaya, anlamaya ciddî katkısı var. Anlıyoruz ki, gençlerle değişik faaliyetlerde bir araya gelmek, bizim onları, onların bizi ve birbirlerini tanımaları açısından faydalı oluyor.
Bu hafta maçın bize bir kazanımı daha oldu. Takım oyuncusu genç kardeşimiz, maça gelirken aynı evde kaldığı bir genç arkadaşıyla birlikte gelmiş. Normalde o da oynamak istiyor. Bir devre oyun ilerlerken, ‘Bir diğer arkadaşı ona, istersen ikinci yarıyı birlikte geldiğin arkadaşına devret. O da oynasın.’ diye teklif ediyor. Genç hiç oralı olmuyor. Hatta teklifi garip karşılıyor. Uzaktan durumu anlayan bir başka genç, hatta çok da tanımadığı o kenarda oturan genci sahaya dâvet ederek, kendisi kenara çekiliyor. Tabiî tebrikleri de alıyor.
Maç bittikten sonra ilgili genç, arkadaşından özür diliyor. Durumu fark edip özür dilemek bile güzel bir netice. Kim bilir artık daha duyarlı olur.
Fedakârlık, sabır, hoşgörü, beyefendilik, ‘biz’ ruhu taşımak ciddî bir ihtiyaç. Kanun o ki, yardımlaşan kazanıyor. Kendi görev alanında görevini lâyıkıyla yapan kazanıyor. Takım ruhu taşıyan anlayış kazanıyor. Bencil olmayan anlayış kazanıyor. Kimin hangi konuda kabiliyeti varsa, onu işleten anlayış kazanıyor. Pasifleşen oyuncuyu pas verip harekete geçiren kazanıyor.
Durum iman ve Kur’ân hizmetlerinde de öyle değil mi? Kardeşlerimizin meziyetleriyle iftihar etmek, birbirimizin gören gözü, işiten kulağı olmak, on akılla düşünmek, yirmi gözle bakmak; fedakârlık, yardımseverlik, işi, hizmeti kolaylaştırmak gibi anlayışlar da yine kazanmanın dinamikleri değil mi?
Takımı kazansın diye, gol pozisyonundaki arkadaşına, golü ben atayım diye pas vermemek ve gol atamamak ve takımın kaybetmesi nasıl bir şeydir? Ben yarı devre oynadım, şimdi yarı devre de birlikte geldiğim arkadaşım oynasın, o da hevesini alsın diyememek ne kadar acı bir bencilliktir?
Halı sahada insanın içindeki psikoloji de ortaya çıkıveriyor. İçindeki baskın duygu maçla birlikte görünür hale geliyor. Bazen dışarıdaki insan ile sahaya girdikten sonraki insanı neredeyse tanıyamıyorsunuz. Hırs varsa, öfke varsa, başka bastırılmış duygular varsa maç vesilesiyle görünür hale geliyor.
Bir futbol maçı, içinde o kadar çok dersler taşıyor ki. Siz siz olun birlikte zaman geçireceğiniz insanlarla ya bir yolculuk ya bir alış veriş ya da bir hizmet faaliyeti yapın. Onun güçlü taraflarını da görüyorsunuz dürüstlük, doğruluk, fedakârlık gibi; zayıf, lâkayt taraflarını da sözünde durmamak, güven vermemek, fedakârlık taşımamak gibi.
Emin olun o kişi ile ilgili etkin ve isabetli bir kanaate ulaşacaksınız. Deneyin, görün.
Evet, ayinesi iştir kişinin…