"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Geçmiş ecdadın ve gelecek evlâtların tahkirinden kurtulmak için

Sebahattin YAŞAR
10 Temmuz 2017, Pazartesi
Bir kardeşimiz bir kardeşine hizmete müteallik bir telefon açıyor.

Biraz konuşuyorlar. Sonra, kendisine telefon açılan bir başka Nur Talebesi kardeşini arıyor. O da onunla da biraz konuşuyor. Sonra, o da bağlı bulunduğu hizmet komisyonuna bir mesaj atıyor. O mesaj üzerine güzel geri dönüşümler başlıyor.

Derken, suya atılan taş misali, peş peşe hizmet dalgalanmaları başlıyor.

‘O zaman güzel bir niyetle bir telefondan açmaktan ne olacak?’ denilmemelidir.

**

Telefon açan, Yeni Asya Pazarlamadan bir abimiz idi. Kendisine telefon açılan bir yazar kardeşimiz idi. Onun telefon açtığı kişi ise, mahal neşriyat komisyonundan bir kardeşimiz idi. O da hemen ilgili komisyondaki arkadaşlarıyla konuşuyor ve gelişmeler herkesin gündemine bir şekilde giriyor.

Neşriyat komisyonundaki kardeşimiz, kendisi bizzat görev alıyor ve eline listeyi alıp ve neşriyatta çıkan her kitaptan alacak kişilerin isimlerini kaydediyor.

Derken fabrika, irili ufaklı onlarca birbirine bağlı çarklarla işlemeye ve ürün vermeye başlıyor. Üretilen ürünler, satışlara başlıyor. Yoksa harika ürünleriniz olsun, ama pazarlama olmasın olmuyor. Netice şu ki, hizmette herkesin atabileceği bir adım var ve bu adımlar tam da lâzım olan adımlardır.

Yapacağı hizmeti başkalarının adımlarına bağlamayan hizmet edebilir. ‘Ben şu hizmeti yapacağım’ diyen kişi, kendisiyle ilgili bir tanımlama yapmış ve bir hizmet duruşu ortaya koymuş oluyor. Yani ‘Ben sadece Can Kardeş’i tanıtacağım’ diyen bir kişi aslında ne de önemli bir adım atmış oluyor.

Emin olun bu şahsî teşebbüsler yerine getirilebilse, fütuhatlar ihtiva eden gelişmeler hizmetleri bekliyor demektir. Ama, ‘Nasıl olsa bir yapan bulunur.’, ‘Bu işi benden daha iyi yapanlar var.’ diyenlerden bir şey çıkmıyor. Bu tür cümleler nasipsizlik ifadeleri olarak kalıyor.

Hiç abartmadan, hiç mübalâğalı cümlelere girmeden, çok şeylere el atmadan, samimiyeti elden bırakmadan, rızayı kazanmak amaçlı, kardeşlik hukuklarını dikkate alarak, geçmişteki problemlere ve gelecekteki kaygılara düşmeden kişi kendisine düşen mütevazı adımı attığında emin olun, insanların gözlerinde, gönüllerinde bir kıpırtıyı, bir şevk halini, bir himmet hareketini görebileceksiniz.

Yaşlı genç, bay bayan fark etmiyor, güne başlarken, ‘Hizmet bu günün neresinde?’ diye bir sormak icabediyor. Bunu birilerinin yapması gerekiyor. Halis niyetle, hizmet amaçlı çevrilecek bir telefon bile çok kapıların açılmasına vesile olabilecektir. Niyet hayır akibet hayır.

Yoksa tembel tembel oturmakla bin sene evvelki ecdadın, ‘Hey mirasyedi yaramaz çocuklar! Netice-i hayatımız siz misiniz? Heyhat! Bizi akim bir kıyas ettiniz, bizi kısır bıraktınız.’ vebal cümlelerine; diğer taraftan ise istikbalden gelen iki asır sonraki evlâtların, ‘Ey tembel pederler! Siz misiniz, hayatımızın suğra ve kübrası? Siz misiniz şu şanlı ecdadımızla bizi rapteden rabıtamızın hadd-i evsatı? Heyhat! Ne kadar hakikatsiz ve karıştırıcı ve müşâgabeli bir kıyas oldunuz.’ gibi tahkir cümlelerine muhatap olmak kaçınılmaz olacaktır.

Bediüzzaman, vatan ve millet müdafaasında himmet edenleri ve hizmet-i imaniyede gayret içinde olanları geçmiş ve geleceğin tahkirinden kurtarmaya dönük şöyle uyarmıştır: ‘İstikbalde gelecek nefret ve tahkirden sakınmak için.. Yani; ‘Tuh o asrın gayretsiz adamlarına’ denildiği zaman, yüzümüze tükürükleri gelmemek veyahut silmek için yazılmıştır.’

Rabbim, bizlere, omzumuza ihsan-ı İlâhî tarafından konulan bu ‘ihsan’ın farkında olmayı ve ona lâyık hizmetler ifa etmeyi nasip eylesin.

Görünen şu ki, bu hizmet-i imaniye ve Kur’âniye için atılacak adımlarda, yapılacak hizmetlerde aslolan ihlâsın bozulmamasıdır. Yoksa o hizmetleri yapacak kişiler, o hizmetler için harcanacak paralar emin olun bir problem teşkil etmiyor. Allah o hizmetlerin gerek bedenen, gerek para ile mal ile katkı yapacak nasiplilerini de gönderiyor. Hizmetlerin bize değil, bizim o hizmetlere ihtiyacımız var.

Bir de güzel olan bir şey var ki, artık, sizin dâvânızı sizin neşriyatınız, gazete, kitaplar, dergiler olarak, o ilgili mekânlara, makamlara ulaştırıyor ve sizin adınıza konuşuyor.

Ama bize düşen de dâvâmızın naşiri olan neşriyatımıza sahip çıkmaktır. 

Birilerinin listeyi eline alması lâzımdır.

Okunma Sayısı: 2183
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı