Gençlerle geçen zamanın çok özel olduğunu otuz yıldır yaşayanlardanım.
Gerçek şu ki, genç, kendisini anlamlı bulduğunun yanındadır.
Sizin anla(ya)madığınız genç, birilerinin kahramanı oluyorsa sizde problem var demektir.
Dışladığınız genci birileri dört gözle bekliyor.
Anlamadan, konuşulmaz.
Gençlere olan önyargılarımızı kırmalıyız. Büyükler olarak her şeyi biliyor, görüyor, duyuyor… olmaktan çıkmalıyız.
Gençlerle iletişim konusu ciddî ve önemli bir iştir. ‘Gerizekâlı bizimkisi, bundan bir şey çıkmaz’ gibi cümleler oldukça ucuz, ölçüsüz, zehirli. Verimli toprağı zehirlemek bu.
Gençleri ‘dinlemeyi’ ve ‘anlamayı’ öğrenmeliyiz; bu bize ‘dinlenilmek’ ve ‘anlaşılmak’ olarak dönecektir.
İşte size gençlerden bir iki tane çığlık: “Nasihat, etiket, tavsiye yağmuruna tutulmaktan bıktık. Anlaşılmak nasihatten daha önemlidir. Biraz sevgi, saygı ve şefkat; ne denli tesirli bir ilâç olduğu yaşanarak görülecektir.”
Bir genç kızımız, “Senin yerinde olsam’ diye başlayan cümlelere, ‘benim yerimde değilsin’ diyebilmeliyiz artık. Nasihatten ziyade en etkili örnek alınma yöntemi, hal dilidir. ‘En iyi nasihat, iyi örnek olmaktır.’ Bir başka gencimiz, “Maalesef biz bu yönde büyüdük; saydırıldı nasihat. Kimse ne hissediyorsun, ne yapıyorsun demedi. Yaşayarak pişiyorduk belki de.
Geçenlerde bir büyüğümüz, “Din nasihattir, elbette nasihat edeceğiz.” dedi; ben de, “Tanımadan mı nasihat edeceksiniz?” dedim. Hastalığı ve hastayı tanımadan reçete yazmayı seviyorsunuz vesselâm.”
Tanınmak, anlaşılmak, sevilmek; bir genç için dünyada Cennet demek.
Ama genciyle henüz tanış(a)mamış o kadar çok ebeveyn var ki!