"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Gençlik ve cevşen

Sebahattin YAŞAR
08 Aralık 2014, Pazartesi
Anlaşılamayan bir şey nedir biliyor musunuz? İçinde olduğu hakikatin, hakikat olduğuna kişinin inanmamasıdır.

Bu acı bir durum. Yani insanın elinde, ‘Kâinata meydan okuyacak bir hakikat olacak, ama bunu kullanamayacak’ bu olacak şey değil.
İnsanın imanı, küçücük bir günaha bile meydan okuyacak kadar güçlü değilse, o imanın insana katkısı ne olacaktır? Böyle bir iman, bırakan ebedî bir saadeti kazanmayı; dünyevî, geçici bir lezzeti, manevî bir hazzı bile elde etmesi mümkün olmayacaktır.
Oysa iman, iki dünya saadetini netice verecek bir programdır. Yaşanmayan bir imanın, hayatta kendini gösterebilmesi mümkün değildir.
Üniversite öğrencisi kardeşim epeyce bir şikâyet içerisinde. Dokunsan ağlayacak hale gelmiş. Şikâyet etmediği konu kalmamış. Her şey ona dert getirmiş. ‘Dünyaya ben çile çekmeye mi geldim?’ diyor.
Nerede kaldığını sordum. İbadetlerle arasının nasıllığını sordum.
Anne baba duâsı alıp almadığını sordum. Büyükbaba, büyükanne varsa onların kendisinden memnuniyetini sordum.
Anlayacağınız sordum da sordum. Zaten sorular yetti.
Sorulara karşı içinden ne cevap verdiğini bilmiyorum, ama vicdanında cevaplar ‘olumlu’ ise de ‘olumsuz’ ise de bir anlam ifade etti. Ama ben yine de, kaldığı yerlerin kurallarına uyup uymadığını, oradaki insanların rızalarını alıp almadığını, beraber kaldıkları arkadaşlarının kendisinden memnun olup olmadığını ve günde kaç sayfa kitap okuduğunu da sordum.
Ama ilginç olan ne sorduysam, olumsuz bir cümle kurmadı. Ben ise, aradığını bulamamış bir insanın görüntüsü içerisinde kaldım.
Yani bir iki soruya ‘hayır’ cevabı verseydi, oradan girecek ve bir takım nasihatleri kolayca verecek ve o da ben de kurtulacaktım. Ama öyle olmadı. Her zaman işler öyle kolayca olmuyor. İşte bu zor olanlardan birisi idi.
Sonunda konu döndü dolaştı. Kaldığı yerde ‘cevşen’ diye bir dua kitabının olup olmadığını sordum. Hiç bilgisi yoktu. Ben de gittiğinde, ‘Kitaplıkları bir karıştır ve bulursan haberleşelim’ dedim.
Öyle de oldu. Bizimkisi bir saat kadar sonra telefonda; ‘Hocam, buldum!’ dedi. Ses tonu derdinin ilâcını bulmuş gibiydi.
Ben de çok ciddî bir ses tonu ve tam bir inanmışlık içinde, Cevşenü’l-Kebir duâ kitabını, her gün namazlardan sonra, biraz biraz okuyacağını, ama ihmal etmemesini tembih ettim.
Durumun ciddiyeti kendini gösterdi.
Ve birkaç gün sonra genç üniversiteli kardeşim, ‘Hocam, gittim kitaptan bir tane aldım ve çantama koydum. Her gün okula gidip gelirken, yollarda artık cevşen okuyorum. Hatta benim bu ilgimi gören bir arkadaşım da aldı ve şimdi birlikte okuyoruz. Kendimi oldukça rahatlamış hissediyorum. Artık bu cevşen bu çantadan çıkmaz.’ diyordu.
İşte işlem bu. İnanmak ve inandığını uygulamak. Sonrası kendiliğinden geliyor.
O’na doğru adım atana O, çoktan ulaşıyor. Kul ile Rab duâda buluşuyor. İşte büyük buluşma bu. Haberiniz olsun gençler, canınız sıkıldığında o gensin çantasındakine başvurun ve rahat edin. Cevşen okuyarak zikredin taa ki kalpleriniz tatmin olsun.
Daha ne olsun.

Okunma Sayısı: 1502
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı