Hac, Rabbin kulunu davetidir evine. Ve bu davet, büyük bir şereftir aciz kul için.
Bediüzzaman Hazretleri bu davete, “Bir hacı, ne kadar âmi de olsa, kat’-ı meratip etmiş bir velî gibi, umum aktâr-ı arzın Rabb-i Azîmi ünvanıyla Rabbine müteveccihtir, bir ubûdiyet-i külliye ile müşerreftir.” der.
Bedenen meşakkatli bir ibadettir hac. Onun için hacılar “Rabbim, bu ibadeti bana kolaylaştır.” diye dua eder. Yine bir o kadar da öncesine, esnasına ve sonrasına “Aman dikkat!” diye hacının karşılaşacağı ağır imtihana dikkat çekilir. Bu, şeytanın bu hayırlı ibadet için çok uğraştığı anlamına gelir.
Hac, kulun Rabbine olan ahdini yenilemesi, duygu bağlarını güçlendirmesi, önceliklerini değiştirmesi ve ibadetlerini iyileştirmesidir. Hacla insan bir büyük inkılabın içinde bulur kendini. M.Ö., M.S. (Milattan önce, Milattan sonra) der gibi, hacının da bir H.Ö. (Hacdan önce) ve H.S.’sı vardır.
Hacla perdeler açılır, gözler görmeye başlar hakikati. Sesler daha bir nurani gelir kulağa. Güzel şeyler akleder hacla beşer. Hüsn-ü zan yerleşir kalbe. İnsan daha bir kul olur. Hac her insanda ibadetleri kolaylaştıran bir mayadır.
Her hacı, özel bir İlahi iltifat hisseder ruhunda. Nefsi terbiye olur, ruhu Hakka yakınlaşır, tavafla daha bir yükselir arşa. Hacla adeta hayat programlanır.
Hac, Arafat’tır. Arafat duadır. Yakarıştır. Rabbine halini arz etmektir. Emre itaattir. Affedilerek temizlenmektir. Şeytanını tanımakla başlar şeytan taşlama. Kimi şeytan inadıyla, kimi tembelliğiyle, hasediyle tanışır yakından.
Hac tanışmaktır, yardımlaşmaktır bütün iman kardeşleriyle.
İnsan hayatında bir büyük inkılabtır hac. Ehemmiyetli bir unvandır ‘hacı’. İttihattır, uhuvvettir, muhabbettir hac. Yeniden doğmak hayata ve yeniden başlamaktır. Hayatı Veren’e, yeniden adamaktır verdiğini.
Hac şuurunu, ehl-i imana son nefese kadar yaşamayı nasip eyle Rabbim.