"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Haddini bil(dir)mek

Sebahattin YAŞAR
01 Mart 2017, Çarşamba
İnsan haddini bilecek. Bu, çok önemli bir şeydir.

Bu konu, bir kul olarak haddini bilmek, bir sorumlu idareci, bir vatandaş, bir camianın mensubu ve bir evlât olarak haddini bilmek gibi uzayıp gider.

Ve her aşamadaki had de önemlidir.

Beyefendi oturmuş, cemaatin şahs-ı manevisini eleştiriyor.

Sistemi eleştiriyor, yapılan meşvereti eleştiriyor, seçilen kişileri eleştiriyor, alınan kararları eleştiriyor.

‘Şöyle olması lâzım’, ‘böyle olması lâzım’ diye sağa sola ahkâm kesiyor.

Bunu da, hamiyet libasına bürünerek yapıyor.

Sağından solundan da ‘ene’sini kabartan fısıltılar geliyor. Bu sefer daha bir heybetleniyor ve ‘Üç beş kişi bir araya gelmiş bir cemaat olmuş, bir takım kararlar almış’ diyor.

Bu cümleleri kurduğu mekânda, o üç beş kişi diyerek küçümsediği hamiyetli, gayretli, edepli insanların emekleriyle alınmış, tapusu da halen onların üzerinde olan bir mekân.

Oh ne güzel!

Ortamın oluşmasında bir katkısı yok, elini cebine atma zamanlarında piyasada yok, meşveret seçimi zamanlarında, ‘Ben aday değilim, bizden daha lâyık olanlar var.’ diye mütevazılığa bürün, zaten şimdilerde seçme ve seçilme kriterlerinden de hiçbirini taşıma, hizmet tevziinde geride, ücrette ön planda yer al, o şahs-ı manevinin referansına dayan ve orada keyfet sonra da kalk şahs-ı maneviyi eleştir.

Var mı böyle bir şey Allah aşkına?

Yetmedi, arkasından cemaatin şahs-ı manevisini, kişileri, hizmetleri, neşriyatı, sistemi, işleyişi sorgula. Bir de ‘Kasıla kasıla, ben farklı düşünme hakkımı kullanıyorum.’ de. Var mı böyle üç kuruşa beş köfte?

Sen kim oluyorsun da şahs-ı maneviye dil uzatıyorsun?

Bir de, hiç mi utanmak yok ki, üyesi olmadığın, aidat vermediğin, seçimine katılmadığın, seçme ve seçilme hakkı taşımadığın, hatta üstüne üstlük içinde olduğun, çayını içtiğin bir teşekkülde, utanmadan, ‘Eleştiri hakkımı kullanıyorum.’ diyerek haddini aş. El insaf!

Senin kulağından, kolundan tutup da birisi dışarı atmıyorsa emin ol, bu, oradaki insanların korkaklığından değildir; nezaketlerinden, edeplerindendir.

Ama aslında böylelere de elbette anladığı dil ile haddini bildirmek edeptir.

Evet, teşekkülün hiçbir işleyişine katılmayabilirsin, görev almayabilirsin, oy vermeyebilirsin, zaten hiçbir kriteri taşımaz hale gelmişsin. 

Tamam, onlar gibi düşünmeyebilirsin, onlar gibi anlamayabilirsin, onlar gibi yaşamayabilirsin; ama bu takdirde sana nasıl saygı duyuluyorsa, sen de o insanların farklı algılamalarına, farklı kararlar alıp uygulamalarına saygılı ol.

Bari gel, otur, dersini dinle, çayını yudumla ve sessizce evine dön, git.

Eline, diline, beline sahip ol.

Şükür ki, cemaatin, hizmetin, meşveretin, şahs-ı manevinin, kardeşlerinin hak ve hukukunu savunan, ilgili kişiye haddi ölçüsünde, nezaketini de kaybetmeden cevap veren insanlar var da insanın sabrı taşmıyor.

Belki şunu da sorgulamak lâzım. Yani beyefendi yeni tanıyan insanların yanında fütursuzca cümle kuruyorsa, hak ve hukuklara müdahale ediyorsa, o kişinin oradaki varlığının da sorgulanması gerekmez mi? 

Bu tür insanlara karşı şefkatli davranmak saflık olmaz mı? 

Böyleler, Zübeyir Abinin dediği gibi, hizmete bir kişiyi getirseler de yüz kişiyi kaçırırlar.

Evet, netice şu ki, herkes, kimsenin hak ve hukukuna müdahale etmeden, haddini ve hududunu bilerek, saygı duyarak birlikte olmanın ortak kurallarını hayatında yaşayarak adım atmak durumundadırlar.

Aksi durum, kardeşlik hukukuna sığmaz.

İnsaf bunu gerektirir.

Okunma Sayısı: 2103
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • YAHYA YILDIZ

    1.3.2017 13:55:42

    Üstadımız böylelerini; Ben kendim mükerreren müşahede etmişim ki, yüzde on ehl-i fesat, yüzde doksan ehl-i salâhı mağlûp ediyordu. Hayretle merak ettim. Tetkik ederek kat’iyen anladım ki, o galebe kuvvetten, kudretten gelmiyor, belki fesattan ve alçaklıktan ve tahripten ve ehl-i hakkın ihtilâfından istifade etmesinden ve içlerine ihtilâf atmaktan ve zayıf damarları tutmaktan ve aşılamaktan ve hissiyat-ı nefsaniyeyi ve ağrâz-ı şahsiyeyi tahrik etmekten ve insanın mahiyetinde muzır madenler hükmünde bulunan fena istidatları işlettirmekten ve şan ve şeref namıyla, riyâkârâne nefsin firavuniyetini okşamaktan ve vicdansızca tahribatlarından herkes korkmasından geliyor... seklinde ifade ediyor

  • bahadır

    1.3.2017 13:52:17

    Abi sıkıntı,meşverette böyle şahısların kafasına uygun karar çıkmaması.Kendi benimsediği karar meşveretten çıksa sıkıntı yok.Meşverete uymayan,cemaatin altını oyan kişiler cemaatte niye durur anlamam.Git kafana uyan bir cemaate tabi ol,Allah yolunu açık etsin...

  • Sertaç LÜSER

    1.3.2017 10:52:23

    Muazzez Üstadımız Münazaratta Zindanı atalete düşmemizin sebebini anlatırken “Efendine efendi olmaya çalışma.” olan kâr-âşina ve vazifeşinas olan hakikati gönderiniz. Tâ onun haddini bildirsin." diyor.. Burda bizim efendimiz Meşveret oluyor.İşte Alem-i İslam meşveretini yapamadığından Efendisini bilmediğinden şahısların arkasında eriyor.Şahsi düşünüyor.Efendisine büyüklük taslıyor.Arkadaş senelerce gördü denendi.Şahısçılık veya fikr-i infiradi ile yola devam edilmiyor.Anlayın artık yazık.

  • GAZİ

    1.3.2017 10:31:38

    Sayın abim cemaatimizdeki bir sıkıntıyı çok güzel izah etmişsiniz. Kaleminize sağlık. ''Böyleler, Zübeyir Abinin dediği gibi, hizmete bir kişiyi getirseler de yüz kişiyi kaçırırlar.'' ifadesine maalesef bizlerde şahit oluyoruz. O tip şahıslara baktığımız zaman bizlerinde şevki kırılıyor maalesef. Bu şahısların bu tip davranışları kesinlikle okumamaktan kaynaklandığı gibi bizlerde daha çok okuyup hizmetimize bakmalıyız.

  • Abdullah TUNÇ

    1.3.2017 05:36:50

    Haddini,hududunu o kadar çok aşan var ki,sormayın gitsin.Bir Risale-i Nur okuyucusu,cemaatın bir ferdi,eğer Risale-i Nur'un prensip ve kaidelerini esas almıyor,o prensiplere riayet etmiyor ve onların gözlüğü ile bakmıyorsa,bu sefer başka prensipler devreye girer.Ene,his,heves,tarafgirlik,şahsi görüş,kıskançlık,ferdi haraket, rakabet,şahsa hakim olur.Burada kişi şahsı maneviden ayrılmış,yani dalından kopmuş bir yaprağa dönmüştür.Bu tipler artık nefis ve enelerinin esiri olmuş,müspet hareket edemez hale gelmişlerdir. Yaptıkları hep tahribat olur.Bunların tahribatına izin verilmemelidir. Ve Zübeyir Abe izin vermemiştir.Maalesef bu hasta karakterli kişiler her yerde vardırlar.Ve hep ayak bağı olmuşlardır.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı