"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hissettiğiniz, imtihanınızdır

Sebahattin YAŞAR
11 Mayıs 2016, Çarşamba
Elbette herkes bir şeylerle imtihan olacaktır.

Peki, bizzat ne ile imtihan olduğunu bilen var mı?

Burada insan biraz duraksıyor ve kendi kendine, ‘Acaba hangisi?’ diyor.

Aslında herkes, içinden gelen sesin, imtihanının ne olduğunu haykırmasını susturamıyor, sadece belki bastırıyor ve duymazdan geliyor.

Oysa herkes, daha çok ne ile imtihan olduğunu hisseder. Bu hissediş, ciddî adımlar atmaya, bir takım gidişatları değiştirmeye, ani kararlarla dönüşlere ne kadar güç yetirir, bu pek bilinmiyor.

Burada irade devreye giriyor.

Herkes vicdanında attığı adımın ne kadar isabetli veya isabetsiz olduğunu hisseder. Ama gel gör ki, bu hissediş kişide neyi değiştirebilir, bu meçhul.

İnsan vardır ki nice iç haykırışlara kulağını tıkar, vicdanı sızlaya sızlaya nice aykırı adımları atmaya devam eder. Ve yine insan var ki, bile bile, isteyerek ve kabul ederek, batılı hakka, yanlışı doğruya, faniyi ebediye tercih eder.

Halife-i arz olan insan için bu ne garip bir durumdur!

Tabiî böyleler de tamamen bir yanlış savunum içerisinde değillerdir. Bu kişileri muannidane bir şeyleri savunmaya sevk eden şey; yüz yanlış içerisinde bir iki tane olabilen dane-i hakikattir.

Ama şahs-ı manevinin meşveretle gördüğünü, şahıs dahi de olsa göremez.

Böylelerle konuştuğunuzda konu dönüp dolaşır hep o haklı olduğu noktalarda gezer. Bu bir iki noktayı gözünde öyle büyütür ki, onlarca kendisini haksız çıkaran diğer maddeleri görmez.

Hele hele iman, İslâmiyet, insaniyet gibi kutsî ve büyük hakikatleri, hoşuna gitmeyen bir takım küçük çakıl taşı hükmündeki meselelere tercih etmek, aslında hem kendine hem kardeşine bir zulüm değil midir?

Onun için insan birazcık düşünüverse, imtihanının ne olduğunu, nelerde olduğunu görebilecektir. Ama tabiî şeytan da, nefis de, heva da o imtihan olduğu meseleyi küçük, basit, önemsiz gösterecek; muhatabındaki hakikatte küçük, basit, affedilebilecek noktayı dağ gibi büyütecektir. Bu insanın zalim tarafıdır.

Zalim sıfatını kimse üzerine almak istemez. Ama bir kişinin değil, bir cemaatin, Müslümanların, insanların hak ve hukukunu çiğneyenler uzaklarda olmayabilir. Zalim, içimizde olabilir. Karşımızda olabilir. Meclisimizde olabilir.

Onun için aslında en çok hak ve hukukunu düşünmemiz, hassasiyet göstermemiz gerekenler, birlikte yaşadığımız, birlikte hizmetler ettiğimiz en yakınımızdakilerdir. Ama gelin görün ki, en fazla hak kaybı, hukuk gasbı ve maddî ve manevî tecavüzler bu dar daireler içerisinde olmaktadır. Onun için herkes kendi imtihanının ne olduğunu düşünüp, adımını ona göre atmalıdır.

Nurlar aslında aklı takviye, kalbi tasfiye, nefsi de terbiye ediyor; ama okumalar azaldıkça, cemaati bağlar zayıfladıkça, tenkit hastalığı arız oldukça, tarafgirlik bulaşınca, tesanüt bozulunca, bir de şahs-ı manevinin duâsı kesilince tedavi imkânsız hale geliyor ve kınadığı ile kınanıyor.

Rabbim bizleri cemaatin şahs-ı manevisinin sınırsız duâlarından ayırmasın. 

Rabbim, cümlemizi hakkı hak bilip tabi olanlardan, batılı da batıl bilip, kaçınanlardan eylesin. Amin.

Okunma Sayısı: 2609
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı