"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İnsan bu!

Sebahattin YAŞAR
26 Mart 2018, Pazartesi
Yanıbaşımda, sehpanın üstünde, baş tacı edilmiş gibi bir pozisyonda duran bir çiçek var.

Emin olun şu an adını, sanını bilmiyorum. Hakkında bir bilgi sahibi değilim. Evimize de öyle bilerek falan dâvet edilmiş değil. Hatta geldiğinde öyle renkli çiçekleri de yoktu. Galiba çocukların özel bir gününde gelmişti. Bu da herhalde kaderin bir sevkidir. Demek insanın başına gelecekler nasıl bir kader kalemiyle çıkıyorsa; nebatatın, hayvanatın varlığı, sevkiyatları ve oluşturdukları anlamlarda da işleyen bir kalem kendini gösteriyor.

Kış mevsimindeyiz, ama bu adını, sanını bilmediğim çiçek ortalığı öyle bir hareketlendirdi ki, evde kimse onun durumuna duyarsız kalamadı. Gidip gelip onunla şöyle bir konuşuluyor. Geçenler de hanım neyse de kızımın da onunla konuştuğunu görünce ne kadar mutlu oldum bile- mezsiniz. Çocukların çiçekle konuştuğu her zaman vaki değildir. Burada demek ki, ya bizim çiçekte bir durum var ya da çocukta. Belki ikisinde de bir şeyler vardır hakikate matuf.

Güzel olan şey, güzelliğe duyarlı insanların olmasıdır. Duygulanan insan, duygulandıran insan ne güzel bir şeydir.

Çiçeğin üzerinde biraz konuşmak istiyorum, ama ne diyeceğimi bilemiyorum. Garip garip ona bakıp duruyorum. Emin olun dili olsa bana, ‘Ne bakıyon öyle, anlamsız anlamsız!’ diyecektir. İnsanın adını bilmezseniz onunla ne kadar sağlıklı iletişim kurabilirsiniz ki. Ben de adını dahi bilmediğim bir çiçeğe ne diyeceğim, ne diye ses- leneceğim, bilmem ki.

Şu kadarını ifade edeyim ki, otuzu aşkın dallarıyla, dalların ucunda açmış kıpkırmızı çiçekleriyle, çiçeklerinin de her birinde otuz, kırk tane küçük küçük çiçekleriyle insanın uyuyan duygularını taa içeriden söküp alıyor. Adeta işlemeyen sistemi açıp, tedavi ediyor. Bir de ilginç olan, pencere tarafından aldığı güneşe bütün dalları ile teveccüh etmiş. Adeta otuz dal, her birinin başında da otuzar küçük çiçeklerle pencereye yönelmiş, güneşe yönelmiş o da benim gibi bir şaşkınlık içerisinde bir şeyleri izliyor gibi duruyor. Kendisinin tefekkür malzemesi olduğunu bilmeden o da bir şeyleri tefekkür ediyor gibi duruyor.

Onun yanındaki koltuğa oturmasaydım, az önce hayatımda olumlu bir gelişme olmasaydı, bir de şu arkadaki fon müziği ortamı beslemeseydi böyle bir sahne olur muydu bilmiyorum. Tam da şimdi güneş, hem çiçeği hem de çiçeğin yanında oturan beni ciddî şekilde etkilemiş bulunuyor.

Ben kendimi görmüyorum, ama güneş çiçekte öyle bir kırmızı canlılık meydana getirdi ki, şaşkınlık verici. Bir anda kendimi laptopun camına yansıyan şekliyle gördüm. Güneşin üzerimdeki çiçek gibi etkisini hissediyorum. Hem güneşin, hem güneşin parlattığı çiçeğin, hem de bu tefekkürü yaptıranın verdiği nimetlere hayran hayran bakıyorum. İnsan anlamlı, insanı düşündüren çiçek anlamlı, bu anlamı besleyen güneş anlamlı. Bu ambiyansı oluşturan müzik, onu algılayan kulak, güzelliği gören göz, idrak eden kalp hepsi ama hepsi anlamlı. Bu kadar anlamın içinde insan anlamsız olur mu?

Bir de, az önce tam da bu duygular içerisinde iken, kızım, ‘Baba bir kahve içer misin?’ demez mi! ‘Haza emin fadli rabbi..’ (Bütün bunlar Rabbimin ikramlarıdır) dedim kendi kendime. Ve şimdi kahvemi yudumluyorum. Kızıma da duâ ettim. Yani o benim duâ etmeme vesile bir iş yaptı. Güzelliğe, güzelliği algılamaya sebep olmak ne güzel bir şey.

Aslında tam da bu idi demek istediğim. Sen bir şeye insan olarak niyet ediyorsun, karşına bambaşka bir şey çıkıyor. Bu da her şeyin insanın iradesiyle olmadığını ispat ediyor. İnsan çıkar yola, ama o anda başka başka neler neler de yola düşer, düşürülür. Sen kendi kaderini yaşıyorsun, diğer unsurlar da öyle.

Kendimi, rüzgâr önünde oradan oraya savrulan bir yaprak gibi bile bir ağırlıkta göremiyorum. Cüz’î irademin ne denli anlamlı, ama ne denli cüz’î olduğunu anlıyorum. Sucu, tarlayı sulamak için bir cetveli çevirir ve o andan itibaren su yön değiştirir ve o suyun ulaştığı yerler hayat alâmetlerine kavuşur ya, insanınki de böyle bir şey sanki. Bir şeye meyil bile ne kadar da önemli!

Ben halen çiçeğin yanındaki koltukta oturmuş, kahvemi yudumluyorum. Güzelin yanında olmak insanın güzelleştiriyor. Kendimi şu an çok iyi hissediyorum. Kış mevsiminde öyle bir güneş, bütün duygularımı kıpırdatan bir çiçek ve güzel duygularla hazırlanmış bir kahve. Daha ne olsun değil mi? 

Bu güzelliğin oluşumuna katkı yapan o kadar çok unsur var ki, ben hangi birine teşekkür edeyim. Bu tefekkür penceresinin açılması ve algılama arka planım olan ‘güzelliğin, hakikatin müellifini’ nasıl unuturum. O adeta Allah’ın izni ile gözümüzdeki perdeyi kaldırmış.  Eserleri Nur olmuş hayatımıza.

Yazı, bitmiyor. Esma tecellileri arasında pek çok latifelerin açılığını hissediyorum. Çiçek vesile, pencere içinde pencereler açılıyor ötelere…

Okunma Sayısı: 2033
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı