İnsan sayısınca, insanın ‘ihtiyaçları’ sayısınca, hayatı anlamlı kılan ‘şey’ler var. Bazı ihtiyaçları da insanın, ‘hayati’ düzeyde. Onlar olmazsa olmaz.
Peki nedir onlar?
Onlar o kadar çeşitli ki. Bazıları pamuk ipliğiyle bağlı hayata, bazıları da halatlarla. İkisi de problem. Ne kopmamacasına bir bağımlılık, ne de boşvermişlik hali.
Bir çiçeği istediği gibi, bir baharı da istiyor insan.
İnsan sayısız ihtiyaçlarını karşılamaya da, onun ahengini bozan şeylerden uzak durmaya da ihtiyaç duyuyor. İnsanın ihtiyaçlarının olması da o ihtiyaçlarının karşılanması da, yine bir ihtiyaç olarak ortaya çıkıyor.
İstemek duygusunu Veren’in, vermek istemesi gibi bir şey bu. Yani vermek istemeseydi, istemeyi vermezdi.
Bu da öyle, ihtiyaçları veren, o ihtiyaçları gidermek istiyor.
Dünyaya gelecek bir bebek için, önce özel donanımlı bir anne varoluyor.
Ve insan yaşı, şartları ne olursa olsun bir şeylere muhtaç! Muhtaç olma duygusu ne güzel bir duygu. İnsana insanlığını, kulluğunu hatırlatıyor.
Gece karanlığında, ıssız mekânda ilerlerken birden aracın durup; kapkaranlık, kimseciklerin olmadığı o yerde kalakalmak öylece… Ve sonra, üşüşen yüzlerce korkunç düşünceler içerisinde, yeniden çalışıvermesi…
Hıçkırıklarla ağlayan bebeği, annenin onu kucağına alıvermesi…
Beklediğin korkunç sonucun öyle olmadığını işitivermek…
Derinden bir ‘Ohhh!’ çekivermek ne kadar da anlamlı!
İhtiyaç derecesinde, o şeye kavuşmak, ne de çok mutlu ediyor insanı.
Bu da insan olmak demek aslında, kul olmak demek…