"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İyileşme kalpte başlar

Sebahattin YAŞAR
16 Ağustos 2017, Çarşamba
İnsanın kalbini, aklını, nefsini, vicdanını, iradesini, baskın duygularını, pasif duygularını, gizil duygularını araştıran ne de çok çalışma mevcut.

Bunlardan bir kısmı İlâhî mesajlarla araştırmalarına derinlik kazandırırken, bir kısmı da insanı sadece bir mekanik makine gibi ele alıp öylece değerlendirmektedir.

Hakikat-i halde insan çok karmaşık, çok kompleks ve çok derinlikli ve çok yönlü ele alınması gereken bir mükemmel yaratılıştadır.

İnsanlık tarihi boyunca hep maddî ve manevî boyutu ile insan gözlem altında kalmış ve kalmaya da devam etmektedir.

Öyle ki, bütün bilim dallarının insana temas eden bir boyutu vardır. 2016, İstanbul baskılı, ‘Duygusal İyileşme’ isimli eserde, bu karmaşık yapı değişik boyutlarıyla ele alınmaya çalışılmış.

İlginç olan, araştırma ve inceleme yapan kişi ya da ekibin anlayışı, arayışı, inancı, bilgi donanımı ne ise, insan üzerindeki çalışmalar da o araştırmacıların ihtiyaç duydukları veya piyasa şartlarında ihtiyaç olabileceğini düşündükleri boyutlara kaymaktadır. Yani neyi arıyorsanız ona uygun şeyler bulursunuz.

Dolayısıyla ortaya ya insanın manevî boyutu, yaratılışındaki gizem, san’atındaki muhteşemlik, duygularındaki zenginlik ya da biyolojik, fizyolojik özellikleri ele alınmış olacaktır.

Son zamanların belki de en fazla araştırma yapılan insan özelliklerinden birisi, insanın nasıl daha mutlu olabileceğinin, kendisine yüklenmiş olan kabiliyetlerin nasıl daha aktif kullanılabileceğinin şahsî gelişim anlamında tesbiti çalışmalarıdır.

Nitekim dünyanın değişik coğrafyalarında, değişik kültür ve gelenek içerisindeki topluluklar, teşekküller, insanın gerek fizyolojik ve gerekse psikolojik rahatlama usûlleri geliştirmektedirler.

Meditasyon diyerek adı konmuş o kadar çok rahatlama yolları tesbit edilmiş ki, bu sefer insan bu kadar değişik formüllerin içinde şaşkınlaşmaktadır.

İlgili kitapta, insanın değişik şekillerde oturması, değişik şekillerde, değişik zeminlerde yürümesi, nefes alması, yatması, kalkması, gözlerini kapaması, kendini dinlemesi, suyun akışını dinlemesi, göz yüzünü seyretmesi, toprağa dokunması, bahçe ile meşgul olması gibi daha onlarca farklı hayat motiflerine ‘meditasyon’ adını konarak çok da ciddî bir piyasa oluşturmuş bulunuyorlar.

Kitap, ‘duyguların tabiatını anlamak’, ‘duyguların iyileşmesi’, ‘uyanık olmak’, üzere üç bölümden meydana gelmiş.

Birinci bölümde, daha çok duyguların çeşitliliği ve hareketliliği ele alınırken, ‘Modern insanın yüzleştiği en büyük problem zihnin çok fazla eğitilmiş ve kalbin tamamen ihmal edilmiş olmasıdır; kalp sadece ihmal edilmekle kalmayıp aynı zamanda lânetlenmiştir de. Duygulara izin verilmemiş, onlar bastırılmıştır. İnsan müzik aleti kullanmayı bilmiyorsa, sadece gürültü çıkarır ve çevreyi çıldırtır.’ denilmiş.

Oysaki hayat, muhteşem bir müzik aletidir, aslolan duyguların bastırılması değil, duyguların doğru mecralarda kullanılmasıdır. Yani notaların kullanılışını öğrenmek ve tadını çıkarmaktır.

İkinci bölüm, duygular arasındaki içsel uyumun yeniden elde edilmesi üzerine kurulmuş. Bu zaviyeden bakıldığında, ‘Var olan her şey güzeldir; çirkinlik bile.’ her şeyin üzerindeki anlamı okuma başlamış olacaktır. Hatta kötü gibi gözüken öfke bile anlamlı bir duygu haline gelecektir. ‘Normalde öfke kötü bir şey değildir. Normalde öfke tabiî hayatın bir parçasıdır; gelir ve gider. Ama eğer onu bastıracak olursan o zaman bir probleme dönüşür.’

Kitap, ‘Hayattaki ilk şey mevcut ânın içinde anlam bulmaktır.’ diyor. Bu noktada Doğu ile Batı’nın farkları var. ‘Doğu’da depresyon hiçbir zaman böyle bir sorun olmadı. Fakirler ellerinde olan çok az şeyden keyif almayı öğrendiler, zenginler ise bütün dünyayı ayaklarının dibine serili olmasının hiçbir anlamı olmadığını anladılar…’, ‘Batı’nın çok acil bir şekilde büyük bir meditasyon hareketine ihtiyacı var; aksi takdirde bu depresyon insanları öldürecek.’, ‘Batı gerçekten de Doğu’dan çok daha kötü bir durumda…’

Bu aslında hak din arayışından başka bir şey değil. Hak din dışındaki bütün arayışlar, adresi yanlış arayışlar olmaktan kendini kurtaramayacaktır.

Üçüncü bölüm ise, uyanık olmayı dönüşümün anahtarı olarak tanımlamış. İnsanın yürüyüşünü, ağlamasını, dinlenmesini, tefekkür etmesini, nefes almasını, gözlerini kapamasını ve içsel yürüyüş yapmasını birer meditasyon olarak tanımlamış.

İnsanın yemesi, içmesi, uyuması, dinlenmesi, nefes alması birer meditasyonsa, o zaman bir bütün halinde, bütün fıtrat halleri birer meditasyondur. Yani fıtrata uygun bütün bir hayat, aslında o organların da o duyguların da birer rahatlama halidir. Bunun adına meditasyon diyerek, mahiyetini değiştiremezsiniz, bu aslında apaçık ‘fıtrat’tır.

İnsanın çektiği acılardaki derinlik ne ise, aynı düzeyde mutluluk derinliği de söz konusudur. Acı derinliği, şefkat derinliği olmayanın huzur derinliği de, neşe derinliği de olmaz.

Durum onu gösteriyor ki, insanlık kâinatın ahir ömrüne doğru ağır ağır fıtrata yaklaşmaktadır. Zaten huzur da, mutluluk da böylece bulunacaktır.

İnsanı fıtrattan ve fıtrî olandan uzaklaştıran her şey ister maddî olsun isterse manevî, rahatsızlık vermektedir.

Evet, ‘Fıtrat, fıtrî olmayanı reddeder.’

Okunma Sayısı: 1707
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdullah TUNÇ

    16.8.2017 09:35:52

    İnsan,Kâinatın özetidir.On sekiz bin alemlerin her birisinden birer nümüne İnsanın bünyesine yerleştirilmiştir. Bu nümunelerin inkişafı ile kâinatta tecelli eden bütün esma-i ilahiye, insanda da tecelli etmeye başlar.İnsanda binlerce duygu vardır.İnsan, Cenab-ı Hakkın nakşı azamı ve yapısı en girifti,en karmaşık İlahi sanatıdır.Konu fevkâlade önemli fevkâlade ciddi,hele şu sıralarda iç alemi allak bullak olan,içinde büyük sarsıntılar yaşayan,duygu dünyalarında fırtınalar kopan,insanların iç rahatlamaya,ruhi sükunete ne kadar ihtiyaçları var olduğu bir biline bilse...Bir paragrafta insanın daha nasıl mutlu olabileceği üzerinde araştırmaların yapıldığı nazara veriliyor.Risale-i Nur bu mutluluğu üç kelime ile ifade etmiştir. İlim,marifetullah,muhabbetullah. İşarat-ül İ'caz'da şöyle geçmektedir.'' İnsan,ebed için yaratılmıştır. Onun hakiki lezzetleri,ancak marifetullah,muhabbetullah ,muhabbetullah ve ilim gibi umuru ebediyedir.Konu için tebrikler.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı