"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kapıyı nefis çalıyorsa, açan da nefis olacaktır

Sebahattin YAŞAR
09 Eylül 2015, Çarşamba
Birisine bir soru sordunuz. Önce sorduğunuz soruyu sorduran etken, ‘vicdan mı, nefis mi’ buna bir karar vermemiz lâzım.

Peki bunun ne önemi var? Çok önemi var, çünkü soru soranın niyeti, cevabın mahiyetini oluşacaktır. Yani sorusunun muharriki nefis ise, cevabın dinamiği de o olacaktır. Dolayısıyla verilecek cevaplar da nefsi savunma veya nefsi tatmin anlamı ihtiva edecektir. Soruyu soran kişinin sorma niyeti ve sorma duygusu, cevabı veren kişinin de cevabının oluşum niyetini ve oluşum duygusunu ortaya çıkaracaktır.

Nefis bir kapıyı çaldığında, büyük oranda kapıyı açan da nefsi olacaktır.

Durum ayniyle vicdan için de geçerlidir. Vicdanî bir duygu ile sorulan sorunun cevabı da yine vicdanî olacaktır. Bu iki durum genel bir kaide gibidir.

Kasırgaları, afetleri sakince, suhuletle savuşturanlar; vicdanî adımları yakıp-yıkan nefis afetleri de yok değildir.

Bir başka açıdan; siz bir soru sordunuz, aldığınız cevap, sizin o cevabı dinleme duygunuz ve o cevabı zihinde konumlandırmanıza göre şekil alacaktır. Yani nasıl algıladığınız veya nasıl algılandığınız önemli. Onun için ‘muhatabınızın algılama düzeyine göre konuşun’ nasihatı anlamlıdır.

Ama işin imtihan boyutuna bakıldığında ise, siz cevabınızı ne kadar da muhatabın düzeyine indirgemiş olsanız da, o kişinin o verilecek cevabı nasıl konumlandırdığı kendi iç muhasebesinin neticesidir.

Tabiî durumun çok özel bir boyutu da var. Nefsî veya vicdanî esintideki bir soruyu, dinleyen insanlar adedince farklı cevaplar vücuda gelebilecektir.

Bediüzzaman’ın, İşaratü’l-İ’caz isimli eserinde, ‘Şu gelen kaideleri de koynuna koy; sana lâzım olur.’ diye belirttiği on iki kaideden birisi şudur: ‘İki şahıstan sudur eden bir söz, istidatlarına göre tefavüt eder. Yani birisine göre altın, ötekisine nazaran kömür kıymetinde olur.’

Söz aynı olsa da, o söze yüklenen anlam zihinler adedincedir. Sizin altın dediğiniz ve o anlamı yüklediğiniz bir söz diğer birisi için kömür değerinde ve anlamında değerlendirilebilecektir.

Aynı ağızdan çıkan ve aynı bir duyguyu taşıyan bir nasihat, bir tebliğ, bir dâvet cümlesine dinleyen kulaklar adedince farklı cevaplar verilebilmektedir.

Söze anlam ve değer gücü katmak, o söze te’sir verenle alâkalı bir durumdur. Bundandır ki, Peygamber bile, sadece kavl-i leyyinle tebliğ etmiştir.

Nitekim kâfir sıfatıyla ‘Allah’ diyen bir insanın dünyasında oluşan anlam ile mü’min sıfatıyla ‘Allah’ diyen bir insanın dünyasındaki anlam aynı değildir.

Veya, ‘ekmek’ kelimesi; kilolu bir insanın dünyasında uzak durulması gereken bir anlamda ele alınırken, oldukça acıkmış bir insanın dünyasındaki bu kavramın karşılığı ne kadar da farklıdır.

Durum, kelimeyi telâffuz eden için söz konusu olduğu gibi; kullanılan bir kelimeyi, cümleyi duyan kulaklar için de söz konusudur. Sizin kurduğunuz bir cümle dinleyen kişinin dinleme duygusu, dinleme niyeti, dinleme pozisyonuna göre şekil alacaktır. Konu sizin cümlenizin mahiyeti, muhtevası değil; o cümleyi değerlendirenin mahiyeti ve muhtevasıdır.

O zaman, bir cümleyi kim söylemiş, ne niyetle söylemiş, hangi duygu etrafında söylemiş, nasıl bir üslûp içerisinde söylemiş ise, aynı cümleyi dinleyen bir kişi hangi niyetle dinlemiş, hangi duygu ile dinlemiş, hangi makamda dinlemiş ve nasıl bir ihtiyaç içerisinde dinlemiş ise o cümlenin mahiyeti de ona göre şekil almaktadır.

O zaman ne yapacağız, siz, iyi niyetle, iyi duygularla, iyi bir hal içerisinde, iyi çalışılmış cümlenizi üzerine bir de duâ ilâve ederek söyleyeceksiniz, (bu maddeler aynı zamanda sözünüzün tesir altyapısıdır) sonrası karşı tarafın toprağının kalitesi ile alâkalı bir durumdur.

Aynı söz birinin imanını arttırırken, diğerinin inkârını arttırıyor.

Okunma Sayısı: 1679
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı