"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kardeşlerin varlığından heyecan duymak

Sebahattin YAŞAR
05 Ocak 2015, Pazartesi
İnsanın telefonunu eline aldığında çevirebileceği dostlarının bulunması ne kadar muhteşem bir duygu. Bir o kadar daha muhteşem duygu da aradığınız dostların size karşı kurduğu cümlelerin pozitif, olumlu, ümit dolu olmasıdır. Bir araştırma cümlesinde, ‘Bir samimî dostunuzun yokluğu, günde kırk sigara içmek kadar üzerinizde olumsuz etki bırakır’ deniyor.

Bu asır hakikaten samimî dostlara ciddî ihtiyaç duyulan bir asırdır. 

Samimî dostların varlığı, insanı heyecanlandırıyor, güven veriyor, hayatı anlamlandırıyor, hayatı daha yaşanabilir kılıyor. Gerçekten de hayat, samimî dostlarla kalite kazanıyor.

Nitekim gittiğimiz şehirler bile, oradaki dostlarla anlam kazanmıyor mu?

Gittiğiniz yerlerde sizi güler yüzlerle karşılayan, yürekten ‘hoş geldiniz’, içten ‘nasılsınız’ diyen dostların varlığıdır ki, bu insan için en güzel bir şeydir.

Çatık kaşlar, asık surat, samimiyetsiz cümleler, sırf lâf olsun diye söylenen ‘hoş geldiniz’ler, ‘nasılsınız’lar hayata tat katmayan boş lâflardır.

Bir de gittiğiniz şehirlerde manevî bağınız olan, aynı kaynaklardan beslendiğiniz ‘kardeşleriniz’ varsa, demeyin gitsin. Onlarla bırakın sizi kâinat iftihar ediyor. Onların varlığı ile âlem şenleniyor.

Nitekim Nur Talebelerinin hayatına baktığınızda, bu iletişim düzeylerinin en yükseğini, nezaket düzeylerinin en incesini, en nazeninini paylaşıyorsunuz.

‘Aziz kardeşim, kıymetli dostum, değerli ağabeyim, muhterem beyefendi…’ gibi birbirinden değerli hitap cümlelerini insan, mü’min kardeşlerinde ancak duyabilir, görebilir. Zaten mü’mine yakışan da budur.

Nitekim büyüklerin hayatlarında kullandıkları hitap cümlelerine bakıldığında insan hep bir güzelliği, nezaketi ve samimiyeti görüyor.

Bu duyguyu yoğun şekilde bugünlerde yaşıyorum. Hangi şehirden Nur Talebesi bir kardeşimle görüşme yapsak, ‘Nasılsınız?’ der demez, ‘Kendi halinden, hatırından önce, iman ve Kur’ân hizmetlerinin durumları üzerine cümle kuruyorlar. Bu, cemaatin şahs-ı manevisini kendi şahsî hayatının önünde tuttuğunun, gördüğünün bir alâmeti olsa gerektir.

Yani bir insanın kendi varlığını, neşesini, rahatını, huzurunu mü’min kardeşlerinin varlığı, Nur Talebesi ağabeylerinin varlığı içinde buluyorsa, işte muhteşem insan, mükemmel mü’min odur.

Tabiî asıl önemli olan da, o samimî kardeşlerle olan kısa zaman diliminde gerçekleşen sohbet, muhabbet yeri başka bir şekilde doldurulamayan bir dünyadaki cennet halidir.

Dünyada cennet hali ne var diye sorulsa, her halde içinde olan ve yaşayan insan diyecektir ki, ‘Kan kardeşin olmamasına, dünyevî bir menfaat ilişkin veya  mal-makam gibi bir beklentin bulunmamasına rağmen sadece Allah için bir mü’min kardeşin seni karşılaması, içten tebessümler sunması, yürekten cümleler kurmasıdır .’ diyecektir.

İşte bu durum, tam bir ‘manevî hoşluk’ halidir. Hayat, işte bu haller için yaşamaya değerdir.

Farklı farklı şehirlerden telefonlarla konuştuğumuz kardeşlerimizdeki ilk cümlelerin şehirlerindeki ‘hizmet haberleri’ olması çok hoş bir manevî bir lezzet ihtiva ediyor.

İnsan nurlardan beslenen birisi ile görüşünce, nuranîleşiyor. Olumlu düşünmeye, hikmetli yorumlamaya, yaşanan durumu tebessümle karşılamaya başlıyor. O zaman nurdan beslenen, nuranî cümleler kuracaktır. 

Bir iç yıkıma düşmek, moral çöküntüsü yaşamak, huzursuzluk hali içinde bulunmak istemiyorsanız, o zaman güzel dostlarla, nuranî insanlarla görüşmeler yapmanız gerekecektir.

Bir samimî dostun varlığı insanı ne de çok olumlu etkileyen bir değerdir.    

Nur Talebelerinin, Nur kardeşlerin, dostların, arkadaşların kadrini, kıymetini bilelim.

Onlar bize Allah’ın gönderdiği birer nimeti ve yoldaşımızdırlar.

Yol, onlarla anlam kazanıyor, yolculuk da.

Hizmet bağlantıları, yaşadığımız zamanı nuranîleştiriyor. Yollar, hizmetle anlam kazanıyor. Hizmetiniz kadar mutlu ve huzurlu oluyorsunuz. Ekmediğinizi biçemiyorsunuz.

O zaman en güzel şey, bizim kazanmamıza katkı sağlayan kardeşlerimizin varlığından heyecan duymaktır. 

Şirket-i maneviye hukuku bunu gerektiriyor.

Okunma Sayısı: 1239
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mustafa

    6.1.2015 03:26:19

    Abi Mükemmel hislerilerimize tercüman oldunuz Risale-i nur canlı bir eser Yeni Asya da Lahika

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı