Demek, insan varolduğu müddetçe iyi şeyler ve kötü şeyler hep varolacak.

Gazetelerin sürmanşetlerinden, manşetlerinden neyi önemsediklerini, neyi ön planda tuttuklarını, haber anlayışlarını, neye taraf olup olmadıklarını anlamak mümkündür.

Bu cihetten bakıldığında her gazetenin okuyucu nezdinde bir kimliği, kişiliği, karakteristiği vardır.

Zaten sürmanşetler, manşetler buna göre oluşur. Hatta haberde kullanılan dil yine bu esintiyi bünyesinde taşır.

Hür gazeteciliğin yapıldığı ülkelerde, gazetelerin ilk sayfalarından o ülke ile ilgili genel bir kanaate sahip olmak mümkündür. Ama günümüz dünya şartlarında menfaatlerin belirleyici olduğu zeminde, daha çok tiraj çabasının olduğu rekabet dünyasında sağlıklı gazetecilik de, habercilik te pek mümkün gözükmüyor. Bir de tarafgirlik hastalığı var ki, şeytanı melek, meleği şeytan gösterecek kadar insanı, insanları zıvanadan çıkarabiliyor.

Onun için çoğu zaman çok önemli haber konuları siyasetin, sporun, terörün, menfaatin gölgesinde kalıp, kendine taa orta sayfalarda, sayfaların dip bölgelerinde küçük puntolarla ancak yer bulabiliyor veya onu da bulamıyor.

8 Temmuz 2015 tarihli Zaman Gazetesi’ndeki bir haber de bu kabildi; haber, ‘Oscar’lı oyuncu babasına bakmak için kariyerine ara verdi’ şeklinde idi.

Yaşlı anne babaların Müslüman coğrafyasında bile evlâtları tarafından ciddî hırpalandığı, yorulduğu bir dünyada, milyon dolarlık servetlerin içerisinde yaşayan, ama insaniyetini kaybetmemiş örnekler insanı duygulandırıyor.

En İyi Kadın Oyuncu Oscar’ını kazanan Swank’ın, babasının bakımıyla ilgilendiği için Hollywood’dan gelen film tekliflerini geri çevirdiği ifade ediliyor. Babasıyla birlikte yaşadığını ve onun bakımını üstlenmek için kariyerini bir kenara koyması gerektiği ifade eden 41 yaşındaki Swank, “Ben onun tek bakıcısıyım. Uzun gibi gözükse de zaman aslında göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor. Vazgeçtiğim ve yapamam dediğim iş fırsatları oldu. Ama burada olmamızın sebebi aslında ailemiz” diyor.

Swank’ın, ihtiyacı olduğunda babasının yanında olamasaydı geriye baktığında ona yardım edememiş olmaktan pişmanlık duyacağını ifade ettiği düşünceleri, insanın taşıdığı vicdana dikkatleri çekiyor.

İnsan fıtratının (eğer bozulmamışsa) İslâmiyet olduğunun ifadesi işte bu cümleler. İnsan hangi coğrafyada, hangi inançta, hangi şartlarda yaşarsa yaşasın, aslında fıtratı İslâm’dır. İşte belki de istikbaldeki hükümferma olacak olan İslâm bu fıtrat dini olan İslâm’dır.

Şöhret yolunda, makam yolunda, daha çok sahip olmak yolunda, derd-i maişet belâsı uğrunda anneyi, babayı, yakın akrabaları ihmal eden, hatta onları terk eden zavallıların kulakları çınlasın.

Dünya yaşlı anne babaların, beli bükülmüş ihtiyarların, hastaların, çocukların hakikî anlamda yüzünün gülmesiyle saadetine kavuşacaktır.

Doğrusu ben, keşke bu haber sür manşetten verilseydi de bir kişinin bile anne babasına bir telefon açmasına vesile olsaydı ve o anne baba da bu telefonla mutlu olsaydı değerdi diye düşünüyorum.

Ama bunu gazetesi olmayan, siyasî sosyal endişesi olmayan sadece bir annesi olan bir evlât olarak ben söylüyorum.

Bu arada annemi de aradım, mutlu oldu, ben de mutlu oldum onu da söyleyeyim. Yetmez mi?

Bence bundan sonra böyle haberler daha çok alıcı, okuyucu bulacak, çünkü diğerlerinden insanlık bıktı artık.