"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

‘Katından bana yardımcı kuvvet ver’

Sebahattin YAŞAR
02 Nisan 2018, Pazartesi
Şu ayet-i kerimeyi bir tefekkür edelim. “De ki: “Rabbim! (Gireceğim yere) doğruluk ve esenlik içinde girmemi sağla. (Çıkacağım yerden de) beni doğruluk ve esenlik içinde çıkar. Katından bana yardımcı bir kuvvet ver.” (İsra,17/80)

İnsan gün boyu pek çok yerlere girip çıkıyor. Bir başka ülkeye girer, şehre girer, mahalleye girer, eve girer, odaya girer; farklı anlam olarak gönle girer, göze girer, rüyaya girer, söze girer; hastaneye, hapishaneye girer; dünyaya girer, kabre girer… hasılı, girer de girer. Ama insan ister ki, bütün bu girdiği yerlere ‘doğrulukla ve esenlikle’ girsin, çıktığı yerlerden de yine doğruluk ve esenlik içinde çıksın.

Tabii bu temenni kendi başına gerçekleşmez. Bunun için bir irade ve istek lazımdır. İnsan buna kendi başına güç yetiremez. Çünkü insanda hükmeden pek çok güçler vardır. İnsan her nefesinde bu gizil güçlerin etkisindedir. Bunlardan en tehlikelisi de nefistir. Bu öyle güçlü ki, zaman zaman insanda komutan hükmünde olan akıl ve kalp etkisiz kalıp; nefis, etkin hale gelir.

Ayet-i kerimedeki birinci aşama, girdiğimiz yerlere aklımızın, kalbimizin güçlü, nefsimizin terbiyeli olarak girebilmesi için, Rabbimize sığınmaktan bahsediyor. Tabii girilen yere doğrulukla ve esenlikle girilmesi ve o doğrulukla ve esenliğin muhafaza edilmesi çok önemlidir. Bunun için de yine aciz kulun Rabbine sığınması lazımdır.

İnsan bir yerlere girerken maddi ve manevi nasıl bir halette giriyor bu çok önemlidir. Düşünün ki oradaki gelişmeler bu ‘giriş’in sıhhatine bakıyor. Bu ‘giriş’teki niyet, amelin belirleyicisi haline geliyor. Doğru niyetle, doğru istekle, doğru girmediğiniz bir yerden doğru çıkmanız nasıl mümkün olacak? 

İnsan girdiği yerlerde doğrusu ne ile karşılaşacağını, oralarda ne gibi planların olduğunu bil(e))mez ve maddi ve manevi nasıl tehlikelerin var olduğunu gör(e))mez. Ama gizli açık her şeyi bilene sığınmak, O’nu kendine vekil kabul etmek kul için en sağlam adımdır. Planların üstünde planı olan O’dur. Hain planları akim bırakan O’dur. Başkası hakkında plan kuranı, plan sahibinin kendine çevirip, onu yüzüstü bırakan O’dur.

Nice insanlar girdikleri yerlerde kayıplara, yıkımlara uğrar, gafil avlanır. Bundandır ki mü’min her anını ‘besmelesiz’ bırakmamalıdır. Çünkü alınan nefes de bir girmek, verilen nefes de bir çıkmak anlamı taşır. Onun için ‘son nefes’e dikkatler çekilir.

Bir de ‘girmek’ kavramının ‘dünyaya gelmek’ anlamı var ki, belki bu kendi içinde pek çok ‘girmek’ler taşır. İnsan dünyaya girerken de doğrulukla girmeyi ve esenlikler içinde olmayı arzu eder. Bunun için de külli bir niyetle, bütün ömrünü içine alacak şekilde doğruluk ve esenlik dileği gereklidir.

Düşünün ki insanoğlunun kaçınılmaz bir gerçek olarak gireceği yerlerden birisi de, kabirdir. İnsan ister ki, kabre de doğrulukla ve esenlikle girsin. Yüz akıyla Rabbinin huzuruna çıksın. Emaneti, emin şekilde teslim etsin.

Nasıl yaşarsanız, öyle ölürsünüz hakikati, doğru ve esenlik içinde olmayı bir ahlak haline getiren kişi ancak bunu sağlayabiliri ikaz ediyor.

Ayet-i Kerimenin ikinci aşaması da en az birinci aşama kadar dikkat çekici, (Ya Rabbi) (Çıkacağım yerden de) beni doğruluk ve esenlik içinde çıkar.

Birinci aşamada ‘girmek’ , ikinci aşamada ise ‘çıkmak’ kavramı var. İnsan çoğu kez girdiği yerde girdiği gibi kalamıyor, girdiği gibi çıkamıyor. Bu da istikameti akla getiriyor. Yani doğruluk ve esenlik bir kişide yerleşik hale gelmişse, o kişi her yerde bu iki esası rahatla taşır. 

Dünyaya fıtraten tertemiz giren insan, tertemiz kalamıyor. Belki tertemiz de dünyadan çıkamıyor. İşte onun için yaşamak bir sanat oluyor. Bu sanat, doğrulukla ve esenlik içinde gerçekleşir. Buna da insanın kendisinin güç yetirmesi çok mümkün gözükmüyor. Bir Güce dayanması gerekiyor.

İnsan bir yere ‘bismillah’ ile girerse, inşallah ‘elhamdülillah’ ile çıkar. İşte bu ikisi de hayır olur. Bu ‘bismillah’ anahtarını her zaman insana lazımdır. O’nun adıyla başlamak, O’nun adıyla işlemek, O’nun adıyla girmek, O’nun adıyla çıkmak… bir hayat tarzıdır. Kulluk budur.

Ayet şöyle bitiyor, ‘Katından bana yardımcı bir kuvvet ver.’ ‘Bismillahirrahmanirrahim’in içinde, ‘Rahman’ ismi ile hayırları celp, ‘Rahim’ ismi ile şerleri def eden esma cevherleri vardır. Bu esma cevherleri; şerleri def edici, hayırları celbedici birer kuvvettir. Kul bismillah deyince; Rab, ruhani varlıklarıyla o kulunun imdadına esmalarıyla yetişir. Böylece her haliyle kul, girdiği yerlere doğruluk ve esenlikle girer, çıktığı yerlerden de doğruluk ve esenlik içinde çıkar. Bunu Rabbinin katından yardımcı bir kuvvetle yapar.

Bunun için, kulun Rabbinin kapısını naz ile niyaz ile çalması gerekir.

Okunma Sayısı: 5737
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı