Buda, yıllarca ailesini terk etmiştir.
Akrabalarında da ona karşı bir öfke oluşmuştur.
Geri döndüğünde çevredekiler ciddî hakaretler ediyorlar.
Herkes kendisine ağır lâflar söylüyor.
Buda’nın hiç sesi çıkmaz.
Herkes söyleyeceklerini bitirince, Buda, “Bütün söylediklerinizi şu akıp giden dereye attım gitti.” der.
Omzuna yük almamak böyle bir şey olsa gerek.
İnandığın bir adımı insanlar şöyle veya böyle değerlendiriyor olabilir, önemli olan o adım senin için ciddî bir gereklilik idiyse, bunun karşısındaki düşünceleri silip geçmek çok güçlü bir duygu olsa gerek.
Kem sözlerle karşılaşanlar var ya, hani onlar da izzet ve şereflerini muhafaza ederek dönüp gidiyorlar ya, işte kendine söz geçirmek budur.
Düşünsenize, siz birilerine bir şeyler söylüyorsunuz, kızıyorsunuz ve o kişi hiçbir şey olmamış gibi oradan dönüp gidiyor.
Bu hakikaten çok müthiş bir adım.
Bunu başarabilen oldu mu bilmiyorum, ama bir başarılsa kesinlikle arkası, geleceği açık.
Eminim bu çok güçlü bir iradenin davranışıdır.
Eminim bu tahkiki bir imanın alâmetidir.
Ve eminim, âyet-i kerimelerdeki iksire boyun eğmiş, bağlılık göstermiş ve tenkit parmaklarıyla yoklamayan bir itikadın eseridir.
Hakikatin dışındaki her şeye kulak tıkamak böyle bir şey olsa gerek.
Ama hakikatin karşısında da boynum kıldan ince diyebilmek.
Hakkı âli tutmak, onu hiçbir şeye feda etmemek, ciddî bir büyüklük.