"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ölümle ebediyetin startı veriliyor

Sebahattin YAŞAR
22 Şubat 2018, Perşembe
‘Ölmeden evvel ölmek’ ne kadar telkin edilse de, cana dokunmayınca tam olarak anlaşılmıyor ölüm hakikati.

On yıllarca birlikte yaşadıklarımız, birlikte çalıştıklarımız, canımız gibi sevdiklerimiz, can ciğer yoldaşlarımız elimizin altından, aramızdan çekilip gidiyor da, teslim olmaktan başka hiçbir şey yapamıyor insan.

İnsanın acizliğinin başka bir tarifi var mı?

Onca imkânların karşısında beş para etmediği bir gerçekle başbaşayız. Hayatı veren, hayat kadar bir gerçekle karşı karşıya bırakmış kulunu. Bu bile başlıbaşına bir mu’cize değil mi?

Yaşadığımız hayat kadar ve daha da berrak bir gerçekle yüzyüzeyiz de insan okuyamıyor. ‘Ölüm ayrılık değil’ diyen bir rehbere ihtiyacımız var.

Zamanı gelince, mevsim gerekleri gibi nasıl da çekiliveriyor insan. Ömür için sayılı nefes diyorlar ya, hakikaten de öyle. İnsan bu durumu yaşarken değil de, ölürken daha net görüyor. Son nefesleri izleyin, çok net olarak nefes nefes sayılı yaşadığımızı göreceksiniz.

Son; biiir; ikiiii ve üüüüç. Ve fani, fena buluyor, bitiyor. 

Oysa ölümle ebedinin, sonsuzun startı veriliyor. Final yeni başlıyor.

Rahmet ve merhamet Sahibi (cc) öyle şefkatli hazırlıyor ki insanı son nefese. Birden bitivermiyor her şey. Hayat nimeti aşama aşama çekiliyor insandan. Her nefes hayat kadar, bir çekilmenin de adı oluyor. Öyle ki, bazen ileri yaşlara varanlar için, neredeyse arzu edilen bir şey haline geliyor ölüm. ‘Ya Rabbi! Al emanetini!’ diyenleri duymuşsunuzdur.

Ölümün, hayat gibi yaratılan bir nimet olduğunu o zaman anlıyor insan. Hayat da, mevt de; hikmetli birer esmanın cilvesinden başka bir şey değil.

Zaman zaman da biraz yakınlarımızdan gidişler hızlanınca bir heyecan başlıyor insanda. ‘Neler oluyor?’ sorusu, kimseye sorulmasa da uykuları kaçırıyor. Kırk yıl, elli yıl yaşanan bir birlikteliğin birden kapanıvermesi düşündürmez mi insanı? Daha doyamadan, he- nüz gencecik yaşta çekilivermesi sevdiklerimizin, nasıl düşündürmez insanı? 

O zaman ne yapıp etmeli, bu ölüm gerçeğini çok net bir yerlere koymalı. Öyle bir yer olmalı ki bu, her zaman görülebilmeli, duyulabilmeli, hissedilebilmeli.

Unutulmaması gereken bir yere, lezzetleri tahrip edip acılaştıran bir yerlere koymalı ölümü. Yani gözümüze batmalı varlığı, kulağımızda çınlamalı sesi, kalp atışlarımızda hissettirmeli hayat varlığını her defasında.

Demiş ya şair, ‘Gururlanma insanoğlu, ölmemeye çaren mi var. /Hazan görmüş bir gül gibi, solmamaya çaren mi var.’

Onun için bu gerçek, görmedim, duymadım, bilmiyorum denecek bir şey değil. Bu gerçek, her dem hatırlanası, her daim duyulması, nefes nefes hissedilmesi gereken bir güçlülüğe sahip olmalı hayatımızda.

Acı ki, ölüm, bir yakına gelince, mezarlıklara gidince, hastalanınca hatırlanıyor. Oy- sa alınan nefes hayatsa, verilen ölüm değil midir? Birbirine bu kadar yakın değil midir, hayat ve ölüm? Ölümü düşünmek, ona hazırlanmak için illa ki cana, canana dokunmasını beklemek ne kadar düşündürücüdür?

Evet, ölüm gelmeden evvel, yaşanan hayatın nasıllığının farkında olmak güzeldir. Bu gidişin nereye doğru olduğunun şuurunda olmak anlamlıdır. İnsana yakışandır. 

Hayat kadar yakın ve güzelse ölüm, o zaman en güzeli yaşarken ölmek değil midir?

Alınan her nefes hayatı, verilen her nefes ölümü temsil ediyorsa; alınanı da verileni de onları Veren’in (cc) emri doğrultusunda sarf etmek, emaneti Sahibine satmak değil midir?

Hasılı, ölümün farkında olarak alınan her nefes, yaşarken ölmek; hayatın farkında olarak verilen her nefes de ebedî yaşamaktır. Ne mutlu fani hayatı, ebedî hayatla değiştirebilenlere…

Son haftalarda Şanlıurfa’dan aramızdan ayrılan Ahmet Rüzgar ve Ekrem Kılıç Ağabeyler de, aldıkları ve verdikleri nefesin ne uğrunda olduğunun farkında olanlardan idi inşaallah. Rabbim taksiratlarını affedip, rahmet eylesin.

Okunma Sayısı: 1528
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı