"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Öyle olmak ve öyle ölmek

Sebahattin YAŞAR
18 Ekim 2017, Çarşamba
Olay bu!

‘Etme- bulma dünyası’.

İnsan daha dünyada iken ektiğini biçmeye başlıyor.

Nasıl yaşarsa öyle oluyor ve öyle ölüyor insan. İyilik yapan iyiliğe, kötülük yapan kötülüğe yakınlaşıyor. Çalışmayan, zıddının işini kolaylaştırıyor.

Miskin miskin evde oturmak, boş işlerle vakti heder etmek, aramamak, sormamak, gitmemek, gelmemek aslında kötülük yapmamak gibi duruyor; ama, kötülük yapanlar gidiyor geliyor, arıyor soruyorsa, o zaman yapılması gerekenleri yapmayanlar kötülük zeminine yardımcı olmuş olmuyorlar mı?

İşte size bir örnek.

Evde oturuyoruz. Bu akşam erkekler için umumî ders var. Hani insan istiyor ki, çocukları da aynı saatlerde derslere katılsın. Normalde onların öğrenci dersleri bir gün sonra. Fakat bu akşam da kaldıkları evde bir sohbet varmış.

Normal şartlarda sadece ben derse gideceğim. Saat yaklaştığında kızıma bir telefon geliyor. Arayan medresede kalan bir kız öğrenci. Kızlarımı derse dâvet ediyor. Bu akşam gündeminde olmayan ders, birden gündeme giriyor ve bana, “Baba, sen derse giderken bizi de medreseye bırakabilir misin?” teklifi geliyor. İstediğim bir şey bu. Seviniyorum. “Olur kızım” diyorum. Bir telefonla da olsa, dâvetin ne kadar önemli olduğunu anlıyorum.

Bu aslında sadece bir dâvet değildir. Burada zannediyorum ihlas gibi, samimiyet gibi, sadâkat, iyi niyet, yüksek hamiyet gibi başka başka şeyler de var. Yani arayanın samimiyeti kapalı kapıları bile açıyor. Samimiyetin olağanüstü gücü yine devrede.

Sevilen, sayılan, önemsenen bir insanın dâvetine insan ‘hayır’ diyemiyor.

Gerçi nice önemli insanlar var, gündemlerinde böyle bir dâvet etmek meselesi yok. Oysa cazibeli insanların, pozitif enerjisi yüksek insanların bu enerjiyi bu alanlarda da kullanmaları gerekir, diye düşünüyorum.

Bakın bir telefon normal şartlarda gündemde olmayan bir dersi gündeme kattı. Şimdi derse hazırlanıyoruz. İyi değil mi?

Herkesin derse dâvet edebileceği, nazının geçtiği bir akrabası, arkadaşı, dostu yok mudur? 

Dâvet etseniz gelebilecek bir yakını dâvet etmiyorsanız, onun olabilecek yanlışlarının vebali biraz da size dokunmaz mı? Oysa dâvet etseniz ve gelse ve sonra gelmeye de devam etse, kim bilir sonra siz uzaklaşırsanız, bu vesile olduğunuz kişi tekrar sizi derse dâvet eder ve derslere tutunmanıza vesile olur.

Olmaz demeyin pek çok örnekleri var.

Vesile olduğunuz size vesile olur. Ama vesile olmazsanız, vesile olabileceklerin sayısını azaltmış olursunuz.

“Vesile olan yapan gibidir” aslında ciddî bir müjde cümlesidir.

Niyetlenmeden, hiçbir adım atmadan vesile olunmaz. Cüz’î iradeyi vesile olmak duâsıyla sarf etmek lâzımdır, nuru ilka eden yine Rabbimizdir.

İyiliklere vesile olmak, iyilik hareketine katkıda bulunmaktır.

Vesile olan, vesile bulur; iyiliğe de kötülüğe de.

Nasıl yaşarsanız, öyle olur, öyle ölürsünüz. Öyle olmak ve öyle ölmek.

İşte kanun bu.

Okunma Sayısı: 1500
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı