Beni rüyasında görmüş.
Beyefendi, heyecan içerisinde, “Hocammm! Hocammm! Bu gece sizi rüyamda gördüm. Beni çok yordunuz. Bana hesap sordunuz. Size çok haksızlık yapmışım. Gıybet etmişim. Dehşet bir rüyaydı. Sen ölmüşsün ben ise senin kollarını ısırıyorum. Koparıp koparıp yiyorum. Çok kötü bir rüyaydı. Rüyada senden özür diledim.” diyor ve gülüyor.
“Galiba günlük hayatta biraz gıybetini etmişiz ki, rüyalarıma girdin hocam.” diyor beyefendi.
Eee, dedim.
‘Daha ne olsun, çok kötüydü.’ dedi.
Ben de ona, ‘Hayrolsun’ dedim.
Yani düşünebiliyor musunuz, adam beni rüyasında görüyor, rüyasında bile gıybetimi ettiğini, etlerimi diri diri koparıp yediğini söylüyor. Ve hatasını anlayıp özür diliyor. Ama bunu bir sorgulamıyor.
“Gıybetini ettik” diyor, ama helâllik dilemiyor.
Rüyasında özür diliyor, ama uyanıkken dileyemiyor.
Öylece kalıyor konu.
Yani şimdi ne olmuş oldu?
Bu rüya neden görüldü?
Neden günlük hayatta yaptığı hatalar rüyalarda da görüldü?
Bu rüya ne demek istedi beyefendiye?
Ve beyefendi bundan ne anladı?
Sorular devam edip gidiyor.
Ama bir gerçek var ki beyefendi ‘Gıybetini etmişiz.’ diyor, ama ‘Özür dilerim hakkını helâl et.’ diyemiyor.
Ne acı bir durum!
Hani bazısı vardır, yaptığı haltın (yanlışın) farkında değildir.
Bazıları farkındadır, ama düzeltmek için adım atamıyordur.
İşte bazıları da beyefendi gibi, rüyasına dahi girmiştir, orada da yanlış ifade edilmiştir, kendisi de bunu ikrar etmiştir, ama gel gör ki, ‘Kardeşim bu durum rüyama boşuna gelmemiştir. Ben de zaten senin hakkında bir takım ileri geri konuşmalar yapmışımdır. Lütfen senden helâllik diliyorum.’ diyemiyor.
Beyefendi, lâkayt bir şekilde, ‘Gıybetini de etmiştik!’ diyor ve oradan çekip gidiyor. Ne acı bir durum!
İlgili kişiyi de siz, kendi halinde bir insan zannedersiniz. Ama öyle değil, bu kişi bu konularla ilgili insanlara sohbet eden, nasihat eden bir pozisyonda.
Başkalarına nasihat ederken, kendi nefsini unutması insanın, ne gariptir.
Başkasına nasihat edenin kendi nefsine söz geçirememesi, ne gariptir.
Bile bile aldanmak bu değil midir?
Dünyayı ahirete tercih etmek bu değil midir?
Acıdım, beyefendiye.
Ama, ben de ‘Sana hakkımı helâl olsun.’ diyemedim.
Çünkü yaptığının bir hak ihlâli olduğunun farkında bile değil.
Yaptığının bir yanlış olduğunun ve özür gerektiğinin farkında bile değil.
Özür dilemeyene, hakkını helâl et demeyene, beni bağışla demeyene hak helâl edilir mi? Edilse, ona iyilik edilmiş olunur mu?
Zarara bilerek girene merhamet etmek merhamet midir?
İnsan haddini bildiğinde, hatasını anladığında ve özür dilediğinde kabul edilen özrün bir anlamı olur.
Kusurunu bilen istiğfar eder, istiğfar eden istiaze eder, istiaze eden affa müstehak olur. Rabbimiz katındaki kanun böyle işliyor.
Ya insanlar arasındaki hukuklarda kanun nasıl işliyordur?
Yine aynı değil mi?
Özür dilemek bile bir erdem değil mi?