Manevî anlamı yüksek, henüz kirletilmemiş bir kavramdır ‘seccade’.
Seccadenin kendince derin, serin ve selâmetli, asude bir atmosferi var.
Seccadede insan mutludur, huzurludur; zihin safîdir, ulvîdir, saadetlidir.
Çünkü seccadede insan, kuldur.
İnsan seccadede namaz kılınca tesbihatı da yapıyor. Ama seccadeden uzaklaşınca gündem çabucak değişiyor. Deneyin isterseniz, seccadede başlayan tesbihat, oradan uzaklaşınca çok da tamamlanmıyor.
Tesbihat, namazın tacı, namazın kalitesinin göstergesi gibi duruyor.
Seccadede yapılan duâların safiyeti yüksektir.
O duâların gücü tesirlidir, orada masumiyet vardır.
Hesabı en kolay zamandır, seccadeli zamanlar. Seccadede kulluk daha bir güçlü hissediliyor. Orası Rabbimizin özel himayesinde. Oraya günahlar rahatça ulaşamıyor. Namaz vakitlerini seccadede, camide, cemaatte gözetmek o namazın kıymetinden, kalitesinden haber veriyor.
Seccadeli zamanların -sokak lambası gibi- bir vakit öncesi de bir vakit sonrası da aydınlıktır. Bir namaz bir diğer vakte kadar muhafaza eder insanı.
Güçlü bir sabah namazı, günün dinamiğidir. O sabahın aydınlığına dalmak ve o atmosfer ile mayalanmak ne kadar mühimdir. Müslüman kimliğinin gereği olan o ruha ulaşmak aslolandır.
Ve tesbihat, sevgili Peygamberin (asm) sünneti. Buluşmanın kapanış cümleleri, görüşmenin zirvesi. Varlığın, varlık sebebi. İnsanî arşın zirvesi.
İnsanın mi’rac yolculuğu namaz. Rabbinin kulu için iftihar vesilesi secde.
Kulun Rabbiyle özel buluşma arenası, namaz vakitleri.
Büyük şeref aciz, fakir insan için, âlemlerin Rabbinin kabulü.
Kul için ‘huzur’ denen şey başka ne olabilir ki.