"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Şükran Berk Abla arıyor

Sebahattin YAŞAR
30 Mayıs 2018, Çarşamba
Risale-i Nur dâvâsının avukatı, merhum Bekir Berk’in eşi Şükran Berk abla arıyor.

Önce heyecanlanıyorum. Sonra yazılar için duâlara başlayınca rahatlıyorum. Şükran Abla ile ilk kez görüşüyoruz. Büyüklerle konuşmak heyecan veriyor, ders veriyor.

Şükran Abla, “Ben çok iyi bir Yeni Asya Gazetesi okuyucusuyum. Yeni Asya’nın pusulası Risale-i Nur’dur; Risale-i Nurun pusulası Kur’ân’dır; onun için Yeni Asya inşallah yanılmaz” diyor.

Saygıdeğer Şükran Berk’in görüşlerinden mealen bazı cümleler...

“Gazetenin sadece bir yazarını takip etmek olmaz. Her yazar ayrı bir boşluğu dolduruyor. Ve yazarlar birbirini tamamlıyor. Konu etraf-ı erbaasıyla ele alınmış oluyor. Onun için ben Yeni Asya’nın bütün yazarlarını okuyorum. Meselâ, sizin yazılarınızla ilgili sorun söyleyeyim.” diyor ve ‘Ölümle ebediyetin startı veriliyor.’ yazımızı hatırlatıyor.

Şükran Abla, “Yeni Asya okuyanın her türlü sorusu cevap bulur.” diyor ve devam ediyor; “Düşünün ki senin bilmediğin konularda konunun ilgilisi Nur Talebesi kardeşlerimiz çalışıyorlar ve o konuyu sana sunuyorlar. Ve bir de bu konuların Risale-i Nurlar’a uygunluğunu dikkate alıyorlar. İnsan daha ne istiyor.” diyor.

Şükran Abla ile konuşmamız sürerken, cümlelerinden bazıları sanki bizim içinde olduğumuz sıkıntılara merhem gibiydi. Bunu ilettim kendisine. Dedi ki, “Nur Talebelerinin maddî ve manevî hayatları birbirinden bağımsız değildir. Bir kardeşin başına gelen sıkıntı karşısında diğer kardeşlerin bundan muzdarip olmaması mümkün değil. Onlar bir vücudun azaları gibidir, vücudun bir yerinde bir hastalanma olsa, vücudun bütün ondan muzdariptir ve bütün hücreleriyle onun imdadına koşar.” diyor.

Yine bir başka cümlesinde de, “Sizler yazmaya lütfen devam edin. İçinizden usanç gelmesin. Çünkü sizin her bir cümleniz bir başka mekândaki bir kardeşin ihtiyacına cevap olarak yazdırılıyor. Siz, ben oturdum yazdım diye düşünmeyin. Size emin olun yazdırılıyor. Bunu böyle anlayın ve yazmaya devam edin. Kendinizi bir görevli olarak görün ve yazmaya devam edin.” diyor.

Şükran Abla evinden çok dışarıya çıkamadığını, sürekli Kur’ân, Risale-i Nur, Cevşen ve diğer eserleri okuduğunu ve cemaate duâ ettiğini, cemaatten de duâ beklediğini ifade ediyor.

Şükran Abla ile telefonda konuştuktan sonra, emin olun kafamdaki pek çok soru uçup gitti. Telefon konuşmamız bittiğinde içimde bir şevk uyanımı hissettim ve güya o bizi yazılardan dolayı tebrik için ararken, biz gelen telefon için Şükran Ablaya çok teşekkür ettik.

Anlaşılan onun telefon açma ihtiyacının altında ve kurduğu cümlelerin temelinde bizim ihtiyaçlarımız varmış. Yani onun bize, ‘Size yazdırılıyor’ dediği gibi biz de ona, ‘Size bu telefon açtırılmış, bu cümleler kurdurulmuş.’ diyoruz.

Tabiî siz de cüz’î ihtiyarî ile aramak istemişsiniz. Ama o istek bile, o meyil bile şahs-ı manevinin duâ ve tevekkülünün hayra olan kabiliyeti arttırmasının sonucudur.

Bir şahs-ı manevinin içinde olmak ne güzel bir şey. Hem birileri sizin imdadınıza koşturuluyor; hem de siz birilerinin imdadına koşturuluyorsunuz. ‘Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz içiniz.’ sözü tahakkuk ediyor.

Bir telefon ne kadar çok heyecan dalgası oluşturuyor. Ne kadar çok şevk veriyor. İşte müfritane irtibatın bir değişik tezahürü telefon konuşmaları. Büyüklerin her zaman duâ telefonlarına, şevk telefonlarına ihtiyacımız var.

Bir telefon açsak ne olacak demeyin. Bu, şahs-ı manevide olmanın bir gereğidir. Siz, ne olacağına karışmayın, sadece arayın ve güzel cümlelerinizi paylaşın. Emin olun o oluşacak pozitif dalga size de bir şekilde geri dönecektir.

Deneyin isterseniz. Epeydir aramadığınız, görüşmediğiniz bir kardeşinizi arayın bakalım neler hissedeceksiniz. Deneyin, telefonunuzu bekliyor birileri. Gerçekten. Samimî olarak arayın, bu sizi mutlu edecektir. Kardeşlik bunu gerektirir. İçinizden bir ses, ‘Aramam gerekir.’ diyor da, aramıyorsanız küçük çaplı bir vebal oluşturuyorsunuz demektir.

Şükran Berk Ablanın telefonundan şevk aldım, heyecan duydum.

Tıpkı merhum Bekir Berk gibi, hanımı Şükran Berk’te de derin bir dâvâ şuuru kendini gösteriyor. İnsan hayatında, “Bu dâvâ benim.” demenin pek çok tezahürü vardır. Bir telefonda bunların pek çoğunu görebilirsiniz.

Saygıdeğer Şükran Berk’te bu tezahürlerin pek çoğu var. Ne mutlu!

Okunma Sayısı: 6448
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı