"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Takdir etmedeki ölçü nedir?

Sebahattin YAŞAR
19 Ağustos 2015, Çarşamba
Aynı dâvâda olanların haliyle birbirini takdir etmesi, meziyetleriyle iftihar etmesi bir gerekliliktir. Fakat takdir, ‘hizmeti’ mi, ön plana çıkaracak ‘şahsı’ mı?

‘Sen olmasaydın bu hizmet olmazdı’ türü cümleler ile, ‘Bu hizmet sana nasip oldu’ türü cümlelerden kişinin çıkaracağı sonuç aynı değildir.

Takdir cümleleri, takdir edileni benliğe sevk etmemelidir. İyilikler Allah’tan, kötülükler nefistense, güzel işlerden insanın nefsine pay çıkarması hakkı değil, çünkü o kendisinin değil. Belki ihtiyacına binaen nasiplisi olduğu için şükretmelidir.

Burada sanırım, ‘ben kendimi beğenmiyorum, beni beğenenleri de beğenmiyorum’ bir ölçü gibi duruyor. Diğer taraftan en güzel dost, omuzundaki akrebi gösteren değil midir; bir yanlışı eliyle, diliyle ya da kalbiyle düzeltmek bir mü’min tavrı değil midir? 

Mü’mindeki bir yanlışa karşı, ‘Bırak ne hali varsa görsün’, ‘sonucuna katlansın’ türü cümleler mesuliyeti muciptir. Yani mümaşaat etmek ve hoş geçinmek, kötü rol üstelenmemek şeklindeki bir yaklaşım gerçekte muhabbetin temelli olmadığının alâmetidir. Nitekim ‘bir mesele-i imaniyeyi bir kardeşe söylerken bile, istemeyen bir kardeş ile yapmak hoşunuza gitsin’ noktası, çok ince bir çizgi. Çünkü enaniyet çok hassas noktalardan beslenebiliyor.

Eleştirilere de açık olmak lâzımdır. Kimse kendisini tartışılmaz, eleştirilmez, hata yapmaz gibi bir konumda görmemelidir. Bir küçük yapıcı eleştiride olmadık sözleri söyleyen bir insana ya da takıntı yapıp ‘sen neci oluyorsun da beni eleştirirsin’ gibi bir yaklaşımla yıllarca içinde bu konuyu büyütebilen bir insana muhabbetle ve şefkatle nasıl omuzunda akrep var diyebileceksin.

Yanlışları söylendiğinde kişi rahatsızlık duyuyor, şevki kırılıyor, hatta işi daha da büyütüp kin tutuyor, her söylediğine muhalefet eder hale geliyorsa işte burada iş zorlaşıyor demektir. Belki bu kişiye etkili olacak bir başkasının bu yanlışı ifade etmesi daha faydalı olabilir.

Oysa insafla ve şefkatle, iman ve Kur’ân talebelerinin birbirini ikaz etmesi, birbirinin gören gözü, duyan kulağı olması kardeşliğin bir gereğidir. Bir vücudun azaları, bir tarağın dişleri veya bir binanın birbirine kuvvet veren taşları gibi olmak taşınan imanın gereğidir.

Bir kardeşteki meziyetle iftihar etmek de yine hissedilen kardeşlik düzeyi ile alâkalıdır. Oysa şirket kaybediyor, baş ağrıyor, bir dişli diğerini yok ediyor ve kişi de bu gidişata sessiz kalıyor, sesini çıkarmıyor, hoş geçinmek dalgasına tutunuyorsa, bu sağlıklı bir muhabbet ve köklü bir kardeşlik sınıfına girmiyor.

Bediüzzaman, nefsini eleştirene teşekkür ediyor. Kendini tartışılmaz bir noktada görmüyor. Hatta nefsini avukat gibi savunanlara dikkatleri çekiyor. Büyüklüğü tevazua bağlıyor.

‘Senden iyisi yok, harikasın, güzelsin’ diye diye kişiyi uçuruma sürüklemek sağlıklı bir yol değildir. ‘Sizi enaniyette avlamasınlar’ sözü kurulan cümlenin hangi amaca hizmet edeceğini sezinlemeyi gerektiriyor.

Kurulan cümle kişinin hizmet şevkini arttırıyor, samimiyetine katkı yapıyor, daha çok hizmet etme iştiyakı oluşturuyorsa ve aynı zamanda yanlışlardan alıkoyuyorsa, işte bunlar takdir edici yoldaşın cümlesidir.

Bediüzzaman’ın, ‘Zübeyir ben hakikat dâvâsından uzaklaşsam ne yaparsın?’ mealindeki sorusuna, ‘Üstadım ellerinden öper, saygıda kusur etmeyiz, ama iman ve Kur’ân dâvâsına devam ederiz’ yaklaşım biçimi tam da konumuza güzel bir örnektir.

Kişideki şahsî faziletler, kabiliyetler tesanüde, daha çok hizmete vesile ise ne âlâ, yoksa kişinin şahsileşmesine, şahs-ı maneviden uzaklaşmasına, duâları kaybetmesine sebep oluyorsa, işte asıl tehlike budur. Allah muhafaza…

Kişi odaklı değil, hizmet odaklı yaklaşım gerekli; çünkü hizmetin kişiye değil, kişilerin hizmete ihtiyacı var.

Okunma Sayısı: 1639
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • mehmet çaloğlu

    19.8.2015 12:58:51

    Allah razı olsun.Nefsin insanı en fazla avladıgı konuyu RNK dan süzerek bizlere sunan degerli yazarimızi tebrik eder , istikametten ayirmamasını Allahtan niyaz ederim.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı