"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Utandım yaa!

Sebahattin YAŞAR
23 Kasım 2015, Pazartesi
Bir toplantı vesilesiyle Şanlıurfa’nın Siverek ilçesindeyiz.

Otuz kırk kişilik bir Yeni Asya okuyucuları topluluğundan bahsediyorum.

On yedisinden yetmişine yaş gurupları var.

Siverek ev sahipliği yapıyor.

Toplantımız tamamlandı.

Şimdi ikram zamanı.

Önce sofrayı serdiler.

Sonrasında kaşıklar, çatallar ve ekmek. 

Tabiî ayranı, közde patlıcan, isotu (biber) unutmamak lâzım.

Ama ilginç bir şey de, gençler de orta yaşlılar da, ihtiyarlar da misafirlerine çok ciddî itina gösteriyorlar ve hizmet ediyorlardı.

Ve herkes sofraya oturdu, beklemeye başladık.

Herkes birbirine, ‘Ne var mönüde?’ bakışı gönderiyor.

Ve biraz sonra sahneye ‘Siverek Tepsi Kebabı’ çıkıyor.

İnsanların acıktığı, nimetlerin daha bir anlamlı hale geldiği anda büyük tepsilerle ‘kebab’ın yerini alması yoğun bir ilgiyle karşılandı.

Yani nimetin nimetiyetini gösteren, o nimetlere olan ilgi ve alâkadır.

Ben de ciddî ilgi göstermekle birlikte bir gözüm de sofrada yeme faaliyetini icra eden Rabbimizin kullarında oldu.

Doğrusu bu izlemenin de, tefekkürün de ayrı bir lezzet verdiğini söylemek durumundayım.

Tabiî bu işler yürürken o toplantı vesilesiyle bir araya gelen kardeşlerin birbirlerine karşı gösterdikleri saygı ve muhabbet hali hakikaten görülmeye değerdi.

Müfritane irtibatın insanlar arasında bir ‘can’ olduğuna, hayatlandıran bir ‘kan’ olduğuna şahit oluyorsunuz.

Ama benim gündemim bu değil. Beni bu ziyaretimde asıl meşgul eden ve beni ciddî utandıran sahne çok daha farklı bir şeydi.

Anlatayım.

Anlatayım da, görün Doğu’nun henüz daha kirlenmemiş, henüz daha Kur’ânî teravetini yitirmemiş, hayat dolu, iman dolu güzelliklerini.

Toplantı esnasında not almak için elimde bir kâğıt vardı. Oturduğum yerde kâğıdın kenarındaki çıkıntıları kopardım ve yine kendi kendime o küçük kâğıt parçalarını ufaladım ve tam çöpe atılacak hale getirdim.

Meğer benim iki üç kişi yanımdaki yetmiş, yetmiş beş yaşlarındaki, adının Mustafa olduğunu sonradan öğrendiğim Mustafa Amca, bembeyaz sakalı ile önümde dikilmiş, elini uzatmış ve bana ‘Elinizdeki kâğıt parçasını atabilir miyim?’ diyor.

O anda tüylerim diken diken oldu, utandım ya, bu ne muhteşem büyüklük. Büyüklüğün, ne derin bir enginlik olduğunu hissettim. Yüzüm kızardı. Utandım. Utancım, Mustafa Amcanın büyük davranışı karşısında ezilmemdendi.

Meğer Mustafa Amca, ev sahibi olarak gözleri misafirlerin ihtiyaçları üzerinde imiş. Avucumun içindeki kâğıdı takip edip, tam çöpe atılma aşamasında ayağa kalkıp gelmesi ve avucumdaki kâğıt parçasını atmak için istemesi, bana çok etki etti; inceliğine, nezaketine, saygısına, büyüklüğüne hayran kaldım. İşte iman hizmeti bunun için anlamlı ve güçlü.

Bu hizmet-i imaniye ve Kur’âniyenin nice gönlü, kalbi, aklı, davranışları büyükler yetiştirdiğini orada bir kez daha anladım.

Böylece içinde olduğum toplulukla iftihar ettim. Sahabeler gibi güzel davranışlarda yarışmak böyle bir şey olsa gerek.

O dakikadan sonra, böyle bir mütevazı topluluğa lâyık bir kardeş olmak için yeni yeni kararlar aldım ve uygulamaya başladım.

Bu ortamların her aşamasında bir güzellik var, bir ibretlik ders var.

Rabbim, bizi, aramızdaki bu büyüklerin, masumların ve Senin katında değerli tuttuklarının hürmetine istikametten, şahs-ı maneviden ayırma.

Okunma Sayısı: 2085
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı