Bir annenin mektubundan bütün evlâtlara! Evlâdım, ben artık eskisi gibi değilim. Küçücük şeylerden alınır oldum. Bakışındaki duyguya bakıyorum ve inciniyorum. Sen ise, ‘Ne var bunlarda?’ deyip, gülüp geçiyorsun. Öyle deme ve öyle geçme!
Bir annenin mektubundan bütün evlâtlara!
Evlâdım, ben artık eskisi gibi değilim. Küçücük şeylerden alınır oldum. Bakışındaki duyguya bakıyorum ve inciniyorum. Sen ise, ‘Ne var bunlarda?’ deyip, gülüp geçiyorsun. Öyle deme ve öyle geçme!
Sofraya bardak koyuyorsun, beni düşünmüyorsun. Neden? Oysa sofra aile demektir. Biz demektir. Hepimiz demektir. Sen ise bencilleşiyorsun. Yapma!
Misafir geliyor, ‘Ne gerek var?’ diyorsun. Misafir, Allah dostu demektir, bereket demektir, rahmet demektir. Öyle deme!
Şehit haberleri veriliyor, başını çevirip dönüp bir bakmıyorsun. Neden? Oysa şehit, bir millet için medar-ı iftihar demektir, yüksek hamiyet demektir. Öyle etme!
Anne baban sadece sana hizmet için yaratılmış gibi düşünüyorsun. Neden? Oysa anne baba, rızasını kazanman gereken yüksek değerlerdir. Kazan!
Acı haberlere kulak vermiyorsun, duymuyorsun. Neden? Oysa o da istemiyordu böyle bir haberin konusu olmak. Neden empati yapmıyorsun? Yap!
Geçenlerde telefon açtım, cevap vermedin, geri de dönmedin. Neden öyle yapıyorsun? Yapma!
Kulağına küpe olsun diye söylediğim o sözü hiç dinlememişsin. Neden?
Oysa almadığın duâ, işitmediğin nasihat köreltir gözlerini. Üzme beni! Ben yine senin üzülme ihtimalinden dolayı üzülüyorum.
Sen hiç aç-susuz kalmadın değil mi? Beş parasız bir sıkıntı hali yaşamadın. Ne istediysen alındı, alamadığın için içine bata bata uzaklaştığın bir şey olmadı.
Ne zaman bir telefon açsan anında cevap verildi, bir üzüntü paylaşsan anında giderildi, bir ihtiyaç iletsen hemen karşılandı; hiçbir yerde sahipsiz kalmadın, yalnız bırakılmadın, üşümeye terk edilmedin, sıcaklarda yanmadın, hasta hasta bekletilmedin, sen ağlarken kimsenin gözüne uyku girmedi.
Şimdi, babam nerede diye sormuyor, su içer misin anneciğim demiyor, dışarıdan eve geldiğinde gülümsemiyor, selâm vermiyor, hal hatır etmiyor, günün nasıl geçti demiyorsun.
Günün içinde bir telefon açıp, ‘Anne-baba bir öyle yemeği yiyelim mi? diye sormuyor, ben ağlarken, ‘Neden ağladın?’ demiyorsun.
Yavrucuğum, neye üzülüyorum biliyor musun?
Yaşattıkların yaşanmadan ölünmez. Ben senin için üzülüyorum evlâdım.
Yarın yüreğin sızladığında, beni anladığında ben daha çok yanacağım.
Varken dinlemeli evlâdım; varken sevmeli, gezmeli, yiyip içmeli, memnun etmeli, varlığının tadını çıkarmalı anne- babanın.
Onlar gülerse dünya gülecek.
Hayatınızı verdiğiniz yavrularınızın size de hayat vermesi duâsıyla.