"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yirmi birinci asrı, yirminci asır doğurmuştur

Sebahattin YAŞAR
28 Haziran 2017, Çarşamba
Aslında asırları da birbiri içinde örülü görmek yanlış değildir.

Bir önceki asır bir sonrası asrın tohumunu/doğumunu içinde barındırır. Dolayısıyla bir asrı anlayabilmek, önceki asrı ve sonraki asrı da anlamayı gerektirir.

Yirminci asrı ele alan düşünürler, haliyle bu ellerinde buldukları birikimi doğru yorumlayabilmek için önceki asra bakma ihtiyacı duymuşlardır. Yani bir ağaç üzerindeki meyveyi anlayabilmek için, o ağacın yetişme dönemindeki sahip olduğu imkânları, ona sunulan verimlilik unsurlarını, içinden geçtiği mevsimleri, hasılı onun hayat serüvenini bilmenin faydası vardır. 

Durum sosyal hadiseler için de geçerlidir.

Yirminci Asrın Manası isimli eserin paylaştığımız bu özel cümleleri bir anlamda bir kapanışı, hasılayı içine alıyor. 

Paylaşalım buna siz karar verin:

• Büyük Geçiş olayı artık münakaşa götürmez bir vakıadır… Bugün artık bir büyük tekâmülün içindeyiz ve geriye dönmemize imkân yoktur.

• Nükleer silâhlara sahip yeni bir Cengiz Han veya Timur’un çıkması ihtimali de mevcuttur.

• Bugün dünyada birçok değişik ülkelerden ve farklı kültürlerden gelmiş insanlardan meydana gelen bir ‘görünmez fakülte’ mevcuttur. Fakültenin ne kurucusu, ne dekanı, ne binaları, ne de teşkilâtı vardır.

• İnsan gayet nazik bir geminin kaptanı durumundadır ve kendini mahvederken gemiyi de –yani insanı taşıyan, muazzam bir zenginliğe ve tekâmül gücüne sahip olan dünyayı da- mahvedebilir.

• Her türlü işte olduğu gibi, görünmez fakülteye katılmak da imtihansız bir hayattan imtihanlı bir hayata geçiş manasına gelir.

• Bildiğimiz bir şey varsa o da yeni bir görüş içinde ve daha meşakkatli bir şekilde yine eski şeylere bakacağımız ve eski şeyleri yapacağımızdır.

• Noosferde, yani dünyayı çeviren bilgi tabakasında bizim yaşayışımızın neticesi olarak meydana gelen değişmeler nelerdir? Biz noosfere üç şekilde tesir ediyoruz. Zihinlerimizin muhtevası bu tabakanın bir parçasıdır ve bizim bilgilerimizde, tasavvurlarımızda meydana gelen değişmeler noosferin en çok ve en kısa zamanda tesir edebileceğimiz kısmını teşkil eder.

• Yeni ve daha iyi yollar aramaya ne kadar çok insan girişirse umumî gelişme hızı da o kadar sür’atli olacaktır.

• Yeni bir yemek çeşidi üzerinde veya aile münakaşalarını halletmek için yeni metotlar üzerinde düşünen bir ev kadını, teklif kutusuna teklif atan işçi, yeni bir üretim sahasında veya üretim metodunda öncülük yapan iş adamı, yeni bir politika geliştiren hükümet memuru veya siyasetçi de tıpkı laboratuvardaki beyaz önlüklü ilim adamı kadar bilgi elde etme işine girmiş sayılır. Büyük geçişte henüz bitmemiş o kadar muazzam işler var ki, burada herkese bir rol düşmektedir.

• Bir tarafta ümidini kaybetmiş, naçar, her şeyi inkâra sapan veya günlük meşgaleler içine dalan insanlar bulunuyor… bunlar ümitten ziyade tehlikeleri görüyorlar ve mücadeleden vazgeçiyorlar. Diğer taraftan da bütün tehlikelere rağmen hâlâ bizim önümüzde yürüyen ve devamlı surette yıkmaktan ziyade yapmaya, mahvetmekten ziyade… tehlikeleri bertaraf ederek bu gidişe yön vermeye çalışan insanları görüyoruz.

• Bir taraftan talebede öğrenme aşkını ve onların bir şeyler yapabilme gücünü harekete geçiren, diğer tarafta ise talebeyi kendi şahsî gerginliklerini giderme vasıtası olarak ele alan ve onlardaki öğrenme aşkını öldüren, bir şeyler yapma güçlerini donuklaştıran öğretmenler görüyoruz.

• İnsanın aklına, ‘hangi taraftasın’ diye sormak geliyor. Hakikat şu ki, hepimiz de hem bu tarafta hem öbür tarafta bulunuyoruz. Asıl mesele bir tarafı yükseltip öbür tarafı alçaltmanın nasıl mümkün olacağıdır.

• Ümit ederim ki, büyük geçiş mefhumu ideolojik bir tavırdan ziyade görünmez bir fakülte vasıtasıyla yaymak daha iyidir.

• Büyük geçiş hakikatini yayacak olan bir ‘görünür’ dernek kolaylaştırıcı olmaktan ziyade engelleyici bir rol oynayabilir. İşte bu yüzdendir ki hakikatten başka bir ölçünün konmasına taraftar değilim. Akıllı ve dürüst her insan da, bu ölçünün hakimiyeti için çalışmalıdır.

«««

Yirminci Asrın Manası isimli kitabın cümleleri tamamlandığında, Medresetü’z-Zehra projesinin de neden maddeten tahakkuk edemediğini, ama manen, ‘görünmez bir fakülte, üniversite’ olarak nasıl milyonlara ulaştığını, gönüllü talebelere nasıl ulaşmaya devam ettiğini daha iyi anlamış oluyoruz.

Her kitabın her cümlesi, her farklı zihne, her arka plana daha ayrı bir kompozisyon renkliliği içinde seslenmektedir. Bu da zaten olması gerekendir.

Okunma Sayısı: 2013
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • çetin acar

    28.6.2017 00:47:22

    21 asır insanlarının gel-git yaptıkları bir çok konu, Üstadımızın da ömür boyu hayali olan, yani "medreset-üz zehra" projesi, tabir ettiğiniz "görünmez üniversite" olarak risale-i Nur derslerinde gerçekleşmiş elhamdülilllah. Bu dünyada mezunu olmayan ancak "berat"ı cennetle müjdelenen bir üniversite. Cenab-ı allah cümlemizi oraya talebe olanlardan eylesin. amin. bizleri bu düşüncelere sevk eden yazınız için teşekkürler.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı