"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Alman Kralı Frederik Tarsus Çayı’nı geçerken attan düşerek ölmüştü

Selahaddin YAŞAR
27 Mayıs 2015, Çarşamba
Selahaddin Eyyubi yazı dizisi - 66

Denizden getirilen yardımlarla kayıplarını telâfi edip eksikliklerini gideren Frenkler kendilerini, Akka’ya karşı nihaî taarruza geçecek güçte görüyorlardı. Ülkesinin idaresini oğluna bırakarak iki yüz bin kişilik büyük bir ordu ile haçlı seferine katılan Alman Kralı Frederik’in 1190 yılı Mart’ında gemilerle Çanakkale Boğazından geçtiğini öğrenince cesaretleri bir kat daha arttı.

Frederik’in Suriye’ye gelmesinin fazla zaman almayacağını düşünerek nihaî hücumu biraz ertelediler ve küçük çaplı saldırılarla hem Müslümanların mukavemetini kırma, hem de zaman kazanma cihetine gittiler.

Frederik, Anadolu’ya geçtikten sonra Selçuklu hükümdarı Kılıçarslan’ın vur-kaç taktiğini kullanarak yaptığı başarılı saldırılarla ordusunun üçte birini kaybetmişse de, Konya yakınlarında, Kılıçarslan’ın oğlu Melikşah’la bir ay kadar süren savaşı kazanmış ve şehre girmişti.

Kılıçarslan’la yaptığı anlaşma sonunda Konya’dan ayrılmış, Toros dağlarını aşıp Suriye’ye yöneldiği günlerde, Tarsus Çayının sığ bir yerinden geçerken atından düşmüş, suya kapılarak boğulup ölmüştü. Başsız kalan ordusu dağılmış, ancak beş bin kadarı Akka’ya ulaşabilmişti.

Bu haber Müslümanları sevindirirken, Frenklerin moralini bozdu. İki tarafında yardım beklediği günlerde yapılan taarruzların çoğunu Müslümanlar kazanmasına rağmen Frenkler dışarıdan getirdikleri dayanaklı ağaçlarla büyük muhasara kuleleri yapıp şehri mancınıkla tahrip etmeye başladılar. 

Okun işlemediği, halifenin gönderdiği neft ustalarının, neftlerden yaptıkları ateşin yakmadığı bu kuleleri, Akka’da bulunan Şamlı bir bakırcının kimyevî maddelerden yaptığı hususî bir alaşımla yakması, düşmanla barış görüşmeleri yapmaya hazırlanan kale komutanını büyük bir sıkıntıdan kurtardı. 

Halifeden beklediği maddî manevî desteği alsa ve Yemen’den, Suriye’den çağırdığı birlikler gelse Selâhaddin güçlü bir taarruzla müttefik düşman birliklerini dağıtabilirdi, ama beklediği yardımlar bir türlü gelmedi.

Bu hâlden, “Müslümanlar hakikat dâvâsında dostlarına yardım etmekte ne kadar gevşeklik gösteriyorsa, bu insanlar da küfürde dostlarına o kadar şevkle yardım ediyorlar.” diyerek de dert yandığı gibi karşısında, içinde Avrupa’nın büyük devletlerinin krallarının da bulunduğu kalabalık bir ordu olduğu için nihaî darbeyi vuramadı.

Erzak ve teçhizat eksikliğini, zor da olsa Beyrut’tan, Mısır’dan temin ettiği malzemelerle gideren Selâhaddin Eyyubî, Frenklerin ordugâhına ânî bir baskın yapacaklarını öğrenince, daha muhkem ve hâkim bir yer olan Şfaram Tepesine çekildi.

Frenkler Kasım ayının ortalarına doğru yeniden saldırdılarsa da başarılı olamadılar. Müslüman birlikleri sabırsızlık edip düşmana saldırmasalar ve savaşı, mekâna hâkim bir tepeden takip eden Selâhaddin’in emirlerini bekleselerdi, yine büyük bir zafer kazanabilirlerdi. Ne var ki bazı birliklerin acele hareket etmesi o fırsatın da kaçmasına sebep oldu.

Okunma Sayısı: 1187
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı