"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Selâhaddin, artık hayata atılmaya hazırdı

Selahaddin YAŞAR
29 Mart 2015, Pazar
Selahaddin Eyyubi yazı dizisi - 7

Selâhaddin’in Halep’te, Musul’da, Şam’da bunları yaptığı yıllarda Anadolu’ya Selçuklular; Suriye, Irak taraflarına Zengîler hâkimdi. Mısır’da Fatımîler, Kudüs’te ise ataları Avrupa’dan geldiği için Frenk tabiri ile anılan Hıristiyan Lâtin Krallığı hüküm sürüyordu.

Onların yanı sıra kendini bağımsız sayan veya ağır vergiler ödeyerek güçlü devletlerden birinin himayesine girip serbest hareket eden atabey, kale beyi, hanedan, ağa, şeyh, emir gibi sıfatlarla varlığını korumaya çalışan küçüklü büyüklü pek çok hâkim güç de vardı. 

Bunların hepsi, birbiri ile mücadele hâlindeydi. Zaman zaman diğerlerine karşı ittifak kurarak saldırsalar, düşman saldırılarına birlikte mukabele etseler de kendilerini güçlü hissettikleri anda etraflarındaki devletlere ve kalelere saldırarak sınırlarını genişletmeye çalışmaktan çekinmezlerdi.

Şam, bunların hepsinin çeşitli vesilelerle irtibat kurduğu, ticaret yaptığı, gelip geçtiği ve kaynaştığı yer olduğundan, Şarkın bütün hususiyetlerini, meziyetlerini ve zaaflarını orada bulmak mümkündü. Şam’ı iyi bilen, bir bakıma bütün Şark’ı bilmiş sayılırdı. 

Selâhaddin, çocukluğunun gençliğe yakın zamanlarını yaşadığı Şam’da dinî, ilmî, askerî sahada mühim işler yaparak kendisini hayata hazırlarken, şehrin bu cihetini de gözden uzak tutmadı. 

Yani, Şam’a bakarak Şark’ı tanıdı.

Bu itibarla Dımeşk, coğrafî özelliği, dinî çeşitliliği, içtimaî farklılığı ve tarihî zenginliği ile bir mektep oldu Selâhaddin için. Dinî, ilmî, tarihî, coğrafî, içtimaî, maddî, manevî, ailevî, ferdî bütün derslerin fiilen yaşanarak öğrenildiği tam bir hayat mektebi… 

Adı ile Yusuf Eyyub, sıfatı ile Selâhaddin, fıtrî ve fiilî Şam mektebinin çok istidatlı bir talebesi idi. Vazifesinin iktiza ettiği zarurî hâllerin dışında gözden uzak kalmak, saray sakinlerinin çoğu tarafından bile tanınmamak pahasına kitaplardan, sohbetlerden, hadiselerden öğrendiği bütün bilgileri yaşayarak tecrübe etti ve kendisini çok iyi yetiştirdi.

Selâhaddin, artık hayata atılmaya hazırdı.   

Fatımîler…

Ubeydullah isimli bir zat tarafından kurulmuştu bu devlet. Peygamberimizin (asm) soyundan geldiğini iddia ederek devletine, Peygamberimizin (asm) kızı Hazret-i Fatıma’ya izafeten Fatımî adını veren Ubeydullah, Şiî Mezhebine mensup olduğu için, Sünnî Abbasî halifesinin hilâfetini tanımamıştı.

Şam taraflarında halifeliğini ilân eden Ubeydullah, Bağdat’ta bulunan Halife Muktefî Billâh’ın güçlü bir ordu ile mukabele etmesi üzerine orada daha fazla kalamayacağını anlamış, adamları ile birlikte Kuzey Afrika’ya geçerek fikirlerini yaymaya çalışmıştı.

Bölgedeki Müslüman ahalinin, anlattıklarına fazla itibar etmemesi ve iddialarını ciddiye almaması üzerine Tunus’a gitmiş, ele geçirdiği bölgede kurduğu Mehdiye şehrini merkez yaparak 910 yılında Şiî Fatımî devletini ilân etmişti.

Okunma Sayısı: 989
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı