"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

En uzun yol, insanın içidir

Selim GÜNDÜZALP
12 Ekim 2014, Pazar 00:01
Nereye böyle erkenden? Nereye dostlarım?

“Fe eyne tezhebun?”
“Nereye gidiyorsunuz?” (81/26)
Durun biraz… Beni de bekleyin…
Toparlanayım şöyle.
Çağrınıza uyayım.
Bakayım neler var şu saatte gökyüzünde…
Neler oluyor…
Boşuna değildir sizin seslenişiniz, çağrınız boşuna değildir.
Martılar, kargalar, serçeler, sesleriniz ne güzel…
Gökyüzünü dolduruyor âdeta…
Her ses, ümide dairdir.
Ümitsiz hiçbir ses yoktur, duyabilsek, işitebilsek…
Baksanıza, bir martı sesi bile, kendi halimizde kalmamıza izin vermiyor, 
Ümide dâvet ediyor bizi.
Ağaç desen, bulut desen, onlar da öyle…
Rüzgâr boşuna estirilmiyor, yağmur katre katre boşuna gönderilmiyor.
Her biri ümidin sesi, rahmetin sesi…
Her şey tesadüften uzak, çok uzak… 
Rabbim! 
Her işine hayrandır kalbim…
Bu eller benim mi? 
Bu hiçbiri birbirine benzemeyen parmaklar benim mi? 
Bu gözler benim mi?
Bu dil, bu ağız, bu sesleri duyan kulaklar benim mi derim bazen…
Bir türlü anlayamam bunların emanet olduğunu…
Bir türlü idrak edemem…
Yolunda harcamam gereken ömrü başka yollarda harcar bitiririm…
Çoğu nimetinin kadrini kıymetini bilemem bir türlü Rabbim.
***
Bazen uzak ülkelerde yeniden doğayım, oralarda yaşayayım diye düşünürüm.
Sabahların nasıl başladığını merak ederim oralarda.
Yine bir fakir odacığım olsun isterim.
Hatta bir kulübe deniz kenarında…
Yeter de artar bile Seni düşünmek, Seni bilmek, Seni sevmek için Rabbim!
Çok bile…
Denizlerin beyaz köpükleriyle yıkanmak ne güzeldir oralarda…
O uzak ülkelerde.
Hayat sabahleyin nasıl başlardı acaba oralarda?
Balıklar nasıl yavrulardı?
Karıncaların nasıl çalıştığını, arıların nasıl bal yaptığını yakından izlemek…
Denizin hemen yanı başındaki ormanlarda cıvıl cıvıl kaynayan hayatı incelemek isterdim…
Hayranlık dolu bakışlarla…
Bir tohumun nasıl çatladığını toprakta,
Bir fidanın nasıl yetiştiğini ve nasıl yeşerdiğini…
Bir çiçeğin nasıl açtığını görmek ve göstermek isterdim…
Günlerde değil, saatlerde değil, hayatı anlarda yaşamayı isterdim…
Anlar ki, beni ancak onlar anlar, o anlar anlatır…
Anlarda yaşarız aslında, anlarda anlarız hayatı ancak…
Hayatın özsuyu yaşadığı anın içindedir insanın.
İki elim kanda olsa dahi, her şeyi bırakıp gitmek isterim oralara
Ama bırakmıyor hayat, bırakmıyor işler, 
Bırakmıyor peşimi bana ait olmayan birçok şeyler…
Bilmem ne olacak halimiz…
Betonların içerisinde sıkışıp kaldık işte…
Ağaçsız sokaklar, bahçesiz evler görmeye alışık değil gözlerimiz.
Bir baştan diğer başa masmavi bir gökyüzü görmeye alışığız.
İki apartmanın arasından gözüken, kuyu ağzı kadar gökyüzüne alışık değiliz.
Ruhumun hürriyetini sınırlıyor.
***
Özgürlüğüne düşkün bir arkadaşım var…
Aklına eseni yapar.
Gözünün değdiği yere ayağını değdiren biri…
Çayı kahveyi orada içen biri…
Geçtiğimiz sonbaharda, şehrin içinde sıkışıp kaldığımızı anlamıştı.
“Haydi” dedi “dağlara, yaylalara çıkalım…” 
Yıllar yılı gözümle okşadığım yerlere benim de ayağım değecekti nihayet…
Birkaç saat içinde oralardaydık.
Akşam ezanına kadar sayısız yaylalar dolaştık, gizli saklı göller gördük.
Sayısız ağaçlar, yapraklar, güzellikler içinde yüzdük…
Eylül Ekim gezilecek mevsim dedik o gün.
Ne gündü…
Sevinçten naralar attık…
“Allah Allah” sesleri yankılandı dağlarda…
Başını kaldırıp baktı hayretle bir çoban köpeği koyunların içinden:
“Kim bunlar?”
***
Bazen bir söz mayalar hayatı
Bir davranış, bir niyet değiştirir her şeyi.
Bir buğday tanesi nasıl bekliyorsa suyu, bir çeşme nasıl bekliyorsa o yolcuyu,
Öyle bekliyor aslında her şey bizi
Her ses bize, her şey bize bir dâvettir aslında
Kapandığımız mekândan çıkalım dağlara, gidelim uzaklara…
Şehrin içinde kaybettiğimizi, belki oralarda bulacağız…
Dâvetler boşuna değil, boşuna değil sesler.
Niye daldan dala konuyor dersiniz serçeler?
Niye göç ediyor acaba leylekler?
Bize öğretilenlerin dışında başka şeyler olsa gerek…
Bir değil, bin hikmet olsa gerek bu işte…
Bir kuşun bir yerden diğer bir yere başka güzellikleri görmek için gitmediği ne malûm?
Kâinatta anbean değişen güzellikleri yakalamak için ordalar belki de…
Hayrettir düşüren onları yollara
Neşedir, ümittir uçuran onları daldan dala…
Bir mavilikten diğer bir maviliğe uçuran onları, ancak bu olsa gerek…
Ümidin sesi onların sesinden yansıyor bize
Gördükleri güzelliklere yaşadıkları kısa ömür yetmiyor,
Bizi de çağırıyorlar
Gelin diyorlar…
Pusuya yatmış bir avcı günler boyu kanat çırpıp yorulmuş bir kuşun mesajını alabilmiş midir acaba?
Bir gün olsun “Bu kuş bana ne diyor, Rabbimden hangi mesajı getiriyor?” diye sorabilmiş midir acaba?
Kâinattaki güzellikleri keşfetmek avcılığı varken, kuş avcılığında takılıp kalmak niye…
***
Rabbim, nasıl şükretmeyiz, nasıl Senden bilmeyiz ki her şeyi?
Şu aydınlık sabahı, şu neşeyle, ümitle her yeri dolduran sesleri…
Kalacaktık yoksa karanlıklar içinde
Yaratmasaydın sabahı…
Çıkarmasaydın şu güzellikleri, vermeseydin… 
Kalacaktık içimizde, içimizin en içinde…
“Hem bil ki, her yeni gün, sana, hem herkese bir yeni âlemin kapısıdır.” (Sözler, 246)
Belki de her gün son gündür, son bir fırsattır hepimiz için…
Her yer, her şey aydınlık şimdi, ümitle dolu…
İçimde bir şikâyet değil, memnuniyet var ya Rab…
Verdiğin her nimeti Senden bilince her şey daha güzel Rabbim…
***
Yazımızı İmam Zeynel Abidin Hazretleri’nin duâlarından bir duâ ile bağlayalım:
“Allah’ım,
Bana merhamet etmeni,
Hayatta bıraktığın sürece Sana karşı gelmekten beni muhafaza etmeni,
Yaşattığın sürece bana faydalı olacak her türlü şeye beni muvaffak etmeni,
Yüce Kitabınla kalbimi ferahlatmanı,
Onu okumakla günahlarımı düşürmeni,
Dinim ve bedenim konusunda bana selamet lütfetmeni,
Bana dostluk ve ünsiyet edenleri benden ürkütmemeni,
Geçen ömrümde ihsanda bulunduğun gibi kalan ömrümde de üzerimdeki ihsanını tamamlamanı diliyorum! 
Ey merhamet edenlerin en merhametlisi!”
Es-salâtü ve’s-selâmü aleyke yâ Rasûlallah…

Okunma Sayısı: 2767
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı