"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kar yağıyorsa, bahar yakındır

Selim GÜNDÜZALP
04 Ocak 2015, Pazar
Yumuşacık bir yorgandır kar. Bembeyaz, tertemiz...

Toprak için ve toprağın üzerindeki yorgun düşmüş çiçekler için, çimenler için bembeyaz ve tertemiz bir yorgandır kar.

Üşümesinler diye onları sımsıkı sarar. Kış boyunca o beyaz yorganın altında çiçekler mışıl mışıl uyurlar. Biz üşürüz, ama onlar üşümezler. Neden? Onları da koruyan sonsuz bir rahmet var. O engin rahmet, bizi üşüten, kar denilen yorganla onları sarıp sarmalar. 

Bir gün gelir, bir diriliş müjdesiyle üzerlerindeki yorgan alıverilir. Uyanıverirler çiçekler, çimenler ve toprak. Kar yağıyorsa bahar yakındır.

Bazıları acele eder. Oysa her şeyin vakti vardır. Bir tebessümle yarıverir karları çiçekler, başlarını uzatıverirler yattıkları yerden. Kardelen mi dersiniz siz onlara? Çiçeklerin gülücüklerine, o sıcaklığa karlar bile dayanamaz. 

İnsanlar da öyle... O güzel yüzlerde parıl parıl rahmetin tebessümü parlar. Güzellerin güzel yüzlerinde güzelliği seyretmek de apayrı bir güzellik. Karlar eridikçe topraklar suya doyar. Kana kana içerler âb-ı hayatı çiçekler. İçtikçe serpilirler. Serpildikçe güler neşelenirler. Tesbihlerini güzel yapmanın dersini verirler. Topraklar yarılır. Taşlar ufalanır. Yollar açılır. Ormanlar şenlenir. Tarlalar, bahçeler şenlenir… Bir minicik çiçeğin ortaya çıkışı karşısında…

Öyle bir tebessümdür ki o, onun güzelliğine dağlar bile dayanamaz. Çünkü o güzel yüzde ışıldayan, rahmetin tebessümüdür. Yorgan gibi çekmiş Rabbim toprağın üzerine karları. Altında uyutuyor çiçek denilen güzelleri...  Çiçekler bahara hazırlanıyor o bembeyaz yorganın altında… Rahmetin en güzel, en nadide hediyelerini, renkleriyle, kokularıyla göstermek için heyecan duyuyorlar.

Çiçeklerde bizi çeken ne var? Karlarda bizi çeken ne var? Gülümseyen bir çocuğun yüzünde bizi çeken ne var? Ne olduğu belli: Rahmetin tebessümü var.

İnsan sevdiği bir yüzden, sevdiği bir güzellikten nasıl memnun oluyorsa, onlar da öyle memnun oluyorlardır Rabbimizi hatırlattıkları için bize. Biz de tefekkürümüzü, hamdimizi, şükrümüzü o yüzlerin yüzünde takdim ediyoruz Rabbimize… 

Güzellerin güzel yüzünde güzelliği yaratan Allah’a hamd olsun. Vakti geldiğinde tek tek başlarını uzatıyor çiçekler. Haktan bahar fermanı geliyor, karlar eriyip gidiyor. Kış bitiyor, bahar geliyor ve çiçekler merhaba diyor. Sarı, beyaz, pembe, mor, rengârenk çiçekler... Bir halı gibi süslüyorlar yerin yüzünü. Her mevsimde ayrı bir halıyla kaplıyor Rabbim yeryüzünü. Kışın beyaz, ilkbaharda yeşil halıları seriyor. Belli ki halıları seren biri var... Yürüyelim o bahar halılarının üzerinde diye halılar seriyor yere Rabbimiz. Farkında mıyız acaba?

Hangi çiçekten bahsetsem ki size? Erguvanlardan mı, güllerden mi, papatyalardan mı, yoksa sarı lâlelerden mi, gelinciklerden mi? Hepsinin yüzünde aynı tebessüm var. Bir yeri değil, her yeri şenlendiriyorlar. Belli ki her yerin sahibi bir. Belli ki bütün yüzlerde tebessümü yaratan bir. 

Dağlar dile geliyor onların tebessümüyle. Ovalar zikre başlıyor onların tebessümüyle. Göklerin ve yerin süsüdür onlar. Yıldızlar bile hayrandır onlara. Kar altında uyuyan çiçeklere. O güzel yüzlerindeki tebessüme hayran olmayan kim var ki? Melekler bile hayran. Biz bari geri düşmeyelim, katılalım bu toplantıya. Rahmetin sayısız nimetlerini anlatıyorlar, gözümüze gösteriyorlar.

O sessiz çığlıkları, zikirleri duyuyordu eskiden annelerimiz, ninelerimiz. Onun için ilgi gösteriyorlardı çiçeklere. Çiçekler de karşılıksız bırakmıyordu ilgilerini. Sadece su vermek, toprağı eşelemek değildi onların işi. Saçtıkları kokuya, rengârenk hallerine şahitlik ediyorlardı maşaallah diyerek, barekâllah diyerek… 

Evet, kalbi olan insan bu zikirleri dinler, tasdik eder. Bir saksıdaki çiçekten bahçelere geçer. Bahçelerdeki her bir ağaç ayrı bir kitap olur, ağaçlardaki her bir yaprak ayrı bir satır olur okumasını bilen insan için.

Her çiçekte dünyayı çepeçevre kuşatan rahmetin tecellisi vardır. Rahmetin ışığı da her şeyi kuşatmıştır. 

Karlar konuşur; insan dinler. 

Yıldızlar konuşur; insan dinler. 

Çocuk konuşur; insan dinler. 

Ovalar konuşur; insan dinler. 

Dağlar konuşur; insan dinler. 

Gökler konuşur; insan dinler. 

Çiçekler konuşur; insan yine dinler, yine dinler…

Dinlediklerini ve işittiklerini kendi diliyle, kendi zikriyle sunar Rabbine.

“Ey Rabbimiz” der, yerde hiçbir çiçek, gökte hiçbir kar tanesi yoktur ki, Senin rahmetinden bir müjdeci olmasın. Güneş, Senin rahmetinle doğar. Tohum, Senin rahmetinle çatlar. Çiçek, Senin rahmetinle açar. Ağaçlar, Senin rahmetinle donanır. Senin rahmetinden meyveler sunar bizlere. Sen yaratmasaydın, kuru dallar ne verecekti ki bizlere?

Bir sofra kaldırılır, ardından binler sofralar serilir... Sen Rahmansın! Misafirlerini en güzel ağırlayansın. Rezzaksın! Rızkımızı en güzel şekilde verensin. Rahimsin! Hannansın! Mennansın! Bizi aziz bir misafir gibi ağırlayan Sensin yâ Rabbi! Senden başka kim olabilir ki? Bizi terbiye edip bir su damlasından bir insan mertebesine çıkaran, toprağı terbiye edip içindeki küçücük tohumlardan ağaçları, meyveleri çıkaran Sensin. Yağ tabakası gözümüzden bu güzellikleri gördüren Basîr de Sensin.

Nice gözler var, görmüyor. Nice kulaklar var, işitmiyor. Nice kalpler var, hissetmiyor. Bu güzellikleri görmeyen gözlerin de görmesini, işitmeyen kulakların da işitmesini, hissetmeyen kalplerin de hissetmesini dileriz Senden… 

Senin hidayet nimetin olmasaydı, bizim taşlardan farkımız kalmazdı ki... Gökyüzünü yıldızlarıyla süsleyen Rabbim... Yarattığın ne varsa her şey, her birimiz Senin kullarınız. Ancak Sana kulluk ederiz ve ancak Senden yardım dileriz yâ Rabbi…

Bir istediğimiz daha kaldı Senden. Şu dünya günlerinden geriye ne kaldı bilemiyoruz. O gün geldiğinde adını anarak gitmek isteriz şu güzel gezegenden. “Rabbim Allah, Peygamberim Hz. Muhammed Mustafa (asm)” diyerek gitmek isteriz bu misafirhaneden. Dünyadayken tattırdığın bu nimetini son olarak bir kez daha, son nefeste tattırır mısın Rabbim?

Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasûlüh.

Es-salâtü ve’s-selâmü aleyke yâ Rasûlallah…

Not: Mevlid Kandilinizi tebrik ediyor, hayırlara vesile olmasını diliyoruz.

 

Okunma Sayısı: 2802
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı