"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Su gibi aziz olmak

Selim GÜNDÜZALP
10 Mayıs 2015, Pazar
İlkokulun 4. ya da 5. sınıfındaydık sanırım.

Sınıf arkadaşlarımdan birisine babası bir gün demiş ki:

“Bir insan Azizim dedi mi, ondan uzak duracaksın,”

Yanlış hatırlamıyorsam cümle böyleydi.

Belki arkadaşım bana yarım yamalak nakletti, belki de ben tam anlayamadım.

Geçmiş zaman.

Çocuk aklımla fazlaca bir yorum yapacak durumum da yoktu yani.

Bu hatıra şimdilik bir kenarda dursun.

Bu Aziz ve Azizim, sözlerinde ne varmış acaba diye merak etmekten de kendimi alamadım.

Bir yanlışa düşmememiz için ya da bizi sakındırmak için söylenmiş bir öğüttü belki de bu..

Evet, yıllarca kafama takıldı bu mesele.

Mânâ ve hikmetini öğrenmek için, o zaman vakit erkendi.

Belli bir yaşa geldikten sonra öğrenecektim bunun hikmetini ve ne demek olduğunu..

Yeter ki, insan bir şeyi samimî olarak bilmeyi istesin ve öğrenmeyi merak etsin.

Er ya da geç cevabına da ulaşıyor.

Rabbimiz, insanın kafasındaki hiçbir soruyu karşılıksız bırakmıyor.

Gerçekten yıllarca aklımı kurcalayan sorulardan biri oldu bu.

Bunun cevabına nasıl ulaştığımı bilmek ister misiniz?

Anlatayım o zaman..

...

Bizim kültürümüzde çok eskiden beri, ekmek için de söylenir, ama daha çok su için kullanılan bir ifade var.

“Su gibi aziz olmak..”

Niye bu ifade daha çok su için kullanılıyor da meselâ her an ihtiyaç duyduğumuz güneş için ya da bir başkası için değil.

İmam Gazali buna cevap verir.

“Kendisinde şu üç sıfat bulunmayan Aziz ismiyle nitelenemez” der:

1- Emsali az bulunmalı.

2- Kendisine şiddetle ihtiyaç duyulmalı.

3- Kendisine ulaşmak zor olmalı.

Şöyle de devam eder:

“Elbette güneşin emsali yoktur. Dünya da öyledir. Onun da emsali yoktur. Bu ikisinin faydası da çoktur ve kendilerine şiddetle ihtiyaç da vardır. Böyle olmakla birlikte bu ikisi, “Aziz” olarak isimlendirilemezler. Çünkü her ikisini de seyretmek zor değildir. İnsan her an onları görüp müşahede eder.

Bundan başka üç mananın her birinin birer kemal, birer de noksanlık halleri vardır. Emsalinin az bulunuşundaki kemal bir tek oluşuna bağlıdır. Benzerinin olması muhal olmalıdır ki Aziz olsun.

Meselâ güneşi ele alalım. Her ne kadar kâinatın bizim görebildiğimiz kısmında güneş bir tek ise de, bu bizim gözümüzün ulaşabildiği yere nispetledir. Muazzam kâinatın başka yerlerinde kemalde ve nefasette bizimkine benzer güneşlerin varlığı mümkündür.”

...

İmam Gazali bu üç şartı koşmuş da olsa, bizim medeniyetimizde “ekmek” ve “su” Aziz olarak adlandırılmıştır.

Bu onların azlığından değildir.

Bilâkis çok bulunsa da, çokluğu değerinden bir şey azaltmadığı için Azizdirler.

Su, her yerde vardır, ama onun her yerde olması asla değerini eksiltmez.

Bütün insanlar ona hayati bakımdan ihtiyaç duyarlar.

Bunun için de su ikram edene; “Su gibi Aziz ol” derler.

...

Biraz daha araştırmamızı genişletelim.

Aziz ismi O’nun hâkimiyet noktasında da üstünlüğünü ifade eder. İzzetinin eksiksiz ve mükemmel oluşuyla kullarına hükmeden, hükmünde ortağı olmayan ve bu hükmü onlar üzerinde icra edendir. 

Saçtığı nurlarla önümüzü aydınlatan Risale-i Nur’ da konu hakkında şu ifadeler geçer:

“Hâkimiyet, bir makam-ı izzettir. Rakip kabul etmek o hâkimiyetin izzetini kırar.” (Şuâlar, 140)

Cenâb-ı Hakkın diğer sıfatları olduğu gibi iradesi de bir izzet makamıdır. O’nun iradesinin bütün iradelerin üstünde olduğunu, “Allah dilemedikçe siz bir şey dileyemezsiniz.” (Tekvîr, 29) âyet-i kerimesi bize bildirir.

İmtihan gereği insana iradesini serbestçe kullanabileceği bir alan verilmekle beraber bütün iradelerin üstünde bir irade var ki; o da emrine karşı gelinemeyen Rabbimizin iradesidir.

Kısacası zillet sayılan şerlerden ve ayıplardan uzak olması izzetinin mükemmel olmasından dolayıdır.

Allah Aziz’dir; yaratılan her şey de O’na muhtaçtır.

Bütün varlıklar her şeyde Allah’ın zatına, sıfatlarına, fiillerine ve bekâsına muhtaçtırlar.

Çünkü varlıkları yaratan, yaşatan, yöneten, idare eden O’dur.

Rahmeti gazabını geçmiş Aziz Rabbimizin, yeri gelir gayretinin celbine sebep olacak durumlar olur, O da izzetiyle müdahale eder.

Bu tür müdahalelerin aynasındaki esma okumalarına bir örnek olarak Risale-i Nur’da şöyle geçer:

“Eğer o yüksek hakikatleri yakından temaşa etmek istersen, git fırtınalı bir denizden, zelzeleli bir zeminden sor. ‘Ne diyorsunuz?’ de. Elbette ‘Yâ Celil, Yâ Celil, Yâ Aziz, Yâ Cebbar’ dediklerini işiteceksin.” (Sözler, 301)

Fırtınalı deniz lisan-ı haliyle ‘Yâ Aziz’i okuturken, insan da sahip olduğu özellikler ve güçlerle hayvanlar üzerinde, hayvanlar bitkiler üzerinde, bitkiler de cansız varlıklar üzerinde bir izzeti okuturlar. 

Kısacası bütün varlıklar mazhar oldukları tecellilerle Veysel Karani gibi şöyle münacat ederler: “Sen Aziz’sin, izzet ve azamet sahibin.

Biz zilletimize bakıyoruz; üstümüzde bir izzet cilveleri var.

Demek Senin izzetinin ayinesiyiz.”

Varlıklar arasında izzetten en çok nasibi olanları, Allah-u Teâlâ bize şöyle haber vermiştir:

“… İzzet Allah’ın, O’nun Resulünün ve mü’minlerindir. Ancak münafıklar bilmiyorlar.” (Münafikun, 8)

Yani; “Kuvvet, üstünlük, şeref başkasına değil ancak Allah’a mahsus olmakla beraber, Allah’ın üstün tutup desteklediği, risalet ile görevlendirdiği Hazreti Peygamber’e (asm) ve iman dolayısıyla de mü’minlere aittir. Fakat kâfirlerin, fasık ve facirlerin, münafıkların şereften bir payları yoktur” diye tefsir edilir.

Üstad Bediüzzaman da, insanın nasıl izzet sahibi olduğunu şöyle açıklar:

“İnsan, sonsuz acz ve fakrıyla beraber Cenâb-ı Hakk’a imanı ile kudret ve gına ve izzetine mahzar olmuştur. İşte bu mazhariyetten dolayı insan, hayvaniyetten terakki edip halife-i zemin olmuştur.” (Mesnevî-i Nuriye, 98)

Evet!

Kâmil bir imana sahip olan mü’minler Rablerini en üstün ve O’nun dışındaki her şeyi küçük görürler.

Rableri de onları, bu inançlarından dolayı: “İnanmışsanız üstün olan sizsiniz” diyerek müjdelemiş ve bu dünyada kulluk noktasında onlara maddî manevî yardımlar vererek “izzetini” parlak aynalarında gösterip onları aziz etmiş ve edecektir.

Verilen üstünlüklerin ve güçlerin İlâhî bir lütuf olduğunu unutup, kendilerinden bilerek ve o güçlerle Rablerine karşı gelip sun’î bir üstünlük taslayanları da izzetiyle zelil etmiş ve edecektir…

Sen Aziz’sin, Sen Hakîmsin, Sen Rahimsin.

Her nevi hamde ve şükre lâyık olan sadece Sensin Allah’ım…

Es-salâtü ve’s-selâmü aleyke yâ Rasûlallah…

***

Bütün annelerimizin Anneler Günü’nü can-ı gönülden kutluyor, duâlarını bekliyoruz. 

Not: Zafer Dergisine çokça emeği geçmiş olan Şefik İşeri kardeşimizi ebediyete uğurladık. Kendisini rahmetle anıyoruz. Cenâb-ı Hak rahmet etsin, duâlarınızı bekleriz.

Okunma Sayısı: 3850
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • taner

    23.2.2017 19:54:22

    Daha anlaşılır yorumlar olursa sevinirim

  • Ahmet AKIN

    10.5.2015 00:56:29

    Selim Ağabey Su gibi aziz ol . Binlerce selâm ve dua ile.....

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı