"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yol uzun, yük ağır —Kalb küçük, sevgisi büyük—

Selim GÜNDÜZALP
18 Ocak 2015, Pazar
Yol uzun, yük ağır… Ağırlıktan kurtulmanın vakti geldi. İçimizin ağırlığı bundandır. Kalpteki yük, omuzdaki yükten her zaman ağırdır. At ki yükselesin, bırak ki rahat edesin. Kalbine koyma ki, kalbin huzur bulsun. Elinde dursun, her ne var ise yine senin olsun. Ama kalbinde yer bulmasın.

Gün güneşle güzel… 

Ağaçlar dallarla; dallar çiçeklerle, kuşlarla, meyveyle güzel. 

Daha da güzeli, hayat imanla güzel. 

Anne çocukla, ev insanla, dünya mü’minle güzel…

Güneş, doğarken görecek göz arıyor. Işıklarını süzecek bir bakış arıyor. 

Mü’min bir nazar, değiştiriyor her şeyi.

Eriyor karlar gibi içindeki kederler de insanın.

Ne güzel şu renkler... Bulutlardaki renkler, çiçeklerdeki renkler, kardaki renk ne güzel… Mavideki sonsuzluk, yeşildeki sakinlik, sarıdaki hareketlilik ne güzel.

Kim bu güzelleri bir araya toplayan? İnsan gibi bir güzelin istifadesine sunan? Kim o güzel? 

Eğer ağacın haberi olsaydı meyvesinin satıldığından, bu kadar kolay sunar mıydı bize can parçalarını? Eğer tavuğun haberi olsaydı yumurtasının bu kadar değerli olduğundan, üzerinden nice kârlar elde edildiğinden, bu kadar cömert olur muydu?

Bu güneşin altında yaşıyoruz hepimiz. Bir damla ışık neler kazandırıyor hayatımıza…

Toprak, içinden çıkanların ne kadar değerli olduğunu bilseydi, bu kadar cömert olur muydu?

Bellidir; sahibi iki değildir, birdir. 

Ne ağaç bilir meyvesini aldığımızı, ne inek bilir sütünü içtiğimizi, ne de arı bilir balını yediğimizi…

Her şey O’ndan. O güzelden, Rahman, Rahim ve Rezzak olan Allah’tan.

Her birisi güzellerin en güzeli.

Gözünü aç, bak, ne görüyorsan hepsi bizim için, hepsi güzel, hepsi O’ndan.

Gül güzel, kokusu güzel.

Başka bir gezegende yok böyle bir manzara.

Gökyüzü güzel, yeryüzü güzel.

Bakma kafanın ve kalbinin karışıklığına. 

Taze bir gözle bak. Her şey hep güzel.

Ağaçlar yorulmuyor.  

Toprak vermeye doymuyor. 

Güneş doğmaktan, batmaktan usanmıyor. 

Bir mekik gibi çalışıyor hava zerreleri ağzımızın önünde. O bir zerre havayla her nefeste, bize taze bir hayat bahşediliyor. 

Bu yollar, ne yolcular gördü… Yolcular yoruldu. Yolcuları taşıyan taşıtlar değişti. Yollar ne yoruldu, ne de değişti… 

Yol uzun, yük ağır… Ağırlıktan kurtulmanın vakti geldi. İçimizin ağırlığı bundandır. Kalpteki yük, omuzdaki yükten her zaman ağırdır. At ki yükselesin, bırak ki rahat edesin. Kalbine koyma ki, kalbin huzur bulsun. Elinde dursun, her ne var ise yine senin olsun. Ama kalbinde yer bulmasın.

Yaklaşıyoruz günbegün o limana. O gemi bizi de almadan gitmeyecek. İyisi mi şimdi atalım yükleri. İçimizdeki ağırlıkları boşaltalım.

Hayata alışmak, ölümün bir başka adıdır.

Gözlerini kapa, aç, bak. Defalarca bunu yap. Yap ki; yeniden bakasın, yeniden doğasın. 

Gözünle değil, kalbinle görüyorsan eğer, uyanmaya başlamışsın demektir; sabah-ı şerifler hayrolsun. 

Yolculuk değiştirir insanı. Bir bak, dünden bugüne hangi merhalelerden geçip geldiğine… Bırak tekerine değen taşları hesaplamayı. Ayağına sıçrayan çamurları saymayı bırak. Sulara karşı değil, sularla beraber yürü. 

Az kaldı, şu dağı da çıkalım, ha gayret… Az kaldı. Sakın yanından eksik olmasın hayret…

Yunus’ça sabret. Sessiz geliyor gelecek olan. Aman eksilmesin kalbinde, gözünde hayret… 

Dünya yetmiyor kalbimize. Belli ki bu kalp, daha da ötede bir şeyler istiyor sevmek için, bağlanmak için.

Niçin sevmekle doymaz insan? Niçin şu koca dünya bir küçük kalbi dolduramayacak kadar küçük? Küçücük bir kalpte sonsuz bir sevgi nasıl barınır? Sonsuzun yanında dünya da küçük kalır. 

Bir sevdi mi insan, gözünde ne dünya kalır, ne içindekiler kalır…

Öyleyse sonsuz sevgiye lâyık olan kimdir? Gözümüzün önünde gördüklerimiz midir? Yoksa, göklerde ve yerde eserini gösteren, sonsuz ve münezzeh bir güzellik midir? 

Bir yeşil tomurcuktan kat kat güzelliklerle fışkıran bir gül goncası “Gel, beni sev” diyorsa eğer, “Beni böyle yaratanı sev” demektir o. 

Semadaki yıldızlar ışıl ışıl gülümsemeleriyle “Bizi sev” diyorlarsa eğer, “Bizi semaya dizeni sev” demektir o.

Sevgiye bir çağrıdır her varlık ve her güzellik. Her sevgi, O’nun sevgisinden bir iz taşır. O’nun kullarına sevgisini dile getirir. O’nun nasıl bir sevgiyle sevilmeye lâyık olduğunu anlatır kendi haliyle. Ama yine de yetersiz kalır. 

Fakat kâinata sığmayan bir sevgiyi hissetmek için, insan olan bir insandaki kalb yeter. O kalb paslanmamışsa, mühürlenmemişse ve yanlış sevgilerle adresini şaşırmamışsa eğer…

Kalbi yaratan Allah kalbin içinden geçenleri de bilir.

Ve Allah, kalpleri sevgiyle kendine yönlendirir. 

Okunma Sayısı: 6393
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı