"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Majör depresyon ve manevî denklarasyon

Selim Said
11 Haziran 2017, Pazar 00:03
Majör depresyon sık görülen yüksek kabiliyet kaybına sebep olan yineleyici bir hastalıktır.

İntihara kadar götürülebilen ruhsal çöküntü halini, içinde potansiyel olarak barındırmaktadır. Bu hastalığı karakterize eden belirti kişinin herhangi bir şeyden tat alma kabiliyetinin neredeyse tamamen kaybolmasına sebep olmasıdır. Sıklıkla uyku ve iştah zorlukları ortaya çıkar. Bir işe odaklanmaya çalışırken konsantrasyon problemi yaşar.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından yapılan araştırmaya göre, dünya nüfusunun yüzde 4.4’ü depresyonda… Bu demek oluyor ki, depresyonda olan kişi sayısının dünya genelinde 322 milyon civarında, Türkiye’de ise 3 milyonun üzerinde.

Toplumda her 6 kişiden 1’i hayatı boyunca depresyon atağı geçirirken, yalnızca bu kişilerin % 40’ı tedavi olabilmektedir.

Türkiye’ye şöyle bir bakarsak, 100 bin kişiye düşen ruh sağlığı ve hastalıkları uzman sayısı 2 kişi. Zaten bu oranla ülkemizi, DSÖ tarafından Avrupa bölge ülkeleri içinde en az orana sahip olan ülke olarak gözlemlemiş.

Depresyon tarifleri ilk olarak, M. Ö 2000 yıllarında antik Mezopotamya’da görülmüştür. O zamanda “eziyet vermek için tanrılar tarafından gönderilen kötü ruh” olarak adlandırılıyordu.

Tedavilerini ise şifacılar ve din adamları sağlıyordu. Aç bırakarak, şeytan çıkarma merasimleriyle ve işkence yöntemleriyle... “Tanrıların öfkesi” olarak adlandırılan depresyonun bugünlerde üzüntü, keder, umutsuzluk, psikotik semptomlar şeklinde daha geniş tanımlara yer verildiği görünmektedir.

Depresyonun tanımını bir de depresyonda olup daha sonrasında baş edemeyip intihar eden Amerikalı şair Sylvia Plath’dan okuyalım: “Karanlığın, umutsuzluğun ve hayal kırıklığının egemen olduğu bir dönem. Öyle siyah ki, yalnızca insan zihninin cehennemi bu kadar karanlık olabilir” der.

Depresyonun çok çeşitleri mevcut. Bu çeşitleri yazarak yazıyı sıkıcı hale getirmek istemiyorum. Biz depresyonu yaşayan insanlığın depresyondan kurtulma reçeteleri üzerinde durmayı maksat ediniyoruz. Depresyona her insan girebilmektedir. Bu yüzden bizlere yakışan depresyona girdiğimiz süreç ile ilgili sebep beni buldu dememektir. “Hayattan zevk almıyorum artık, ne hata işledim” diyerek haşa Allah’tan geleni beğenmeyerek isyankâr moda girmemektir. 

Her insan depresyon yaşar o yüzden mü’min de depresyon yaşar. Rab’den gelen her şeyi “hüküm O’nundur” diyerek karşılamak önemli olandır. “Beni yediren ve içiren O’dur. hastalandığımda bana şifa veren de O’dur.” 1

Bu düşünce biçimi tevekkül bakış açısıyla örtüşen bir yaklaşımdır. Maalesef bir depresyon durumunda, ilâç tedavisi olsa bile, bununla beraber ‘inanç tedavisi’ göz ardı edilmektedir. Ruh Sağlığı alanında çalışan uzmanların ilâç tedavisi gerektiği durumda bile onunla beraber manevî terapileri yapmaları gerekmektedir.

 “Ey derdine derman arayan hasta! Hastalık iki kısımdır. Bir kısmı hakikî, bir kısmı vehmîdir. Hakikî kısmı ise, Şâfî-i Hakîm-i Zülcelâl, küre-i arz olan eczahâne-i kübrâsında, her derde bir devâ istif etmiş. O devâlar ise dertleri isterler. Her derde bir derman halk etmiştir. Tedavi için ilâçları almak, istimâl etmek meşrûdur. Fakat tesiri ve şifâyı Cenâb-ı Hak’tan bilmek gerektir. Derdi O verdiği gibi, şifâyı da O veriyor.” 2 

“Hazık (uzman) mütedeyyin hekimlerin tavsiyelerini tutmak, ehemmiyetli bir ilâçtır. Mütedeyyin hekim, elbette meşrû dairede nasihat eder ve vesâyâda (tavsiyelerde) bulunur. Yarım hekimlere veyahut insafsız doktorlara rast gelse, evhamını daha ziyade tahrik eder. Zengin ise malı gider, yoksa ya aklı gider veya sıhhati gider.”  3 

Depresyonun tedavisi hakkında çeşitli kanaatler ve çalışmalar mevcut. Bilinmesi gereken en rahatlatıcı bir diğer husus ise, Yaratan şifâsını yaratmadığı dert yaratmamış olmasıdır. 

Hz. Hilâl bin Yesâr anlatır: “Peygamberimiz (asm) bir hastayı sormaya varır. Buyurur: “Tabip getirin.” Derler ki: “Yâ Resûlullah, sen de mi tabip getirmek istiyorsun?” Buyurur ki: “Evet. Hak Te’âlâ devasını birlikte indirmediği hiçbir dert göndermemiştir.”

Bu yüzden dayanak olarak Allah’ın varlığı bizi güçlü kılmaktadır. “O nesneler mi üstün yoksa, çaresiz kalıp kendisine yalvaran insanın duâsını kabul edip sıkıntısını gideren ve sizi dünyada halifeler yapan Allah mı? Hiç Allah ile beraber başka tanrı mı olur? Elbette olmaz! Ne de az düşünüyorsunuz!”  4 

Allah’ın büyüklüğündeki güzellik bir hasta için şayet inancı varsa, muhteşem bir rahatlığa vesile eder. Derdiyle baş etmeyi öğrenir, o da iyileşmeyi hızlı sağlar. 

Bediüzzaman Said Nursî, Risale-i Nur eserlerinde kapsamlı bir şekilde tevekkülün rahatlığıyla ilgili bahisler yazmıştır, okuyabilirsiniz. Bahisleri oraya havale ederek en son Florida State Üniversitesi’nde mutluluk kavramını Risale-i Nur okuyanlar üzerinde sorgulayan bir çalışma yapılmıştı. Çalışmanın hipoteziyle örtüşen bir sonuç ortaya çıkmıştı. Böylece “Bediüzzaman Said Nursî’nin eserlerini okudukça, insanların hayattan memnun olma seviyeleri yükseliyor”  diyerek biz de yazımızı bitirelim. 

Sağlıklı, huzurlu ömürler! 

Dipnotlar:

1- Şuârâ Sûresi, 26:79-80. 

2- Lem’alar, Yirmi Beşinci Lem’a. 

3- A.g.e 

4- Neml, 27/62.

Okunma Sayısı: 7999
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı