"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Akıl, iffet ve basiret

Sema CEYHAN
07 Şubat 2016, Pazar
İffet: İnsanlara doğuştan verilen bir özelliktir. Bu özellik insanları hayvanlardan ayıran en temel unsurdur; çünkü hayvanlarda edep, namus, haya, nikâh, şeref gibi özellikler yoktur. Bunlar insanî ve ahlâkî özelliklerdir.

Bu özellikleri taşımamak insanlığını kaybetmek ve Allah’ın emirlerini çiğnemektir.

İffet, dürüst, namuslu, şerefli, erdemli yaşamaktır.

İffet tesettürdür. Erkekte de kadında da, iffet kulağı, gözü, vücudu bütün duyguları iffet libasıyla setretmektir. Tesettür sadece kadınlara mahsus bir emir değildir. Erkeğin tesettürü de göz kapaklarıdır diye ifade eder Hazret-i Ali Efendimiz. Vücud tesettürlü olsa bile insanda iffet olmazsa tesettür asıl mânâsını ifade etmez. Akıl bile iffet tesettürüyle hayal eder fikir üretirse güzeldir. Yoksa akıl kötü düşüncelerle meş’um bir âlete dönüşür nimet iken nikmet olur!

“Meselâ akıl bir âlettir. Eğer Cenâb-ı Hakk’a satmayıp belki nefis hesabına çalıştırsan, öyle meş’um ve müz’iç ve muacciz bir âlet olur. Aklı, aklın sahibi adına kullanmak ve akıl cihazını O’na satmak, bu kâinatı yaratanın maksatlarını anlama yolculuğunda aklı kullanmak ve işlettirmek demektir. Bu sayede akıl, insanı tâciz eden bir azap âleti olmaktan çıkıp, ebedî saadet için bir hakikat rehberine dönüşür ve bir nimet olur. Fakat insanoğlu aklı bazen kullanamayıp meş’um bir hâle dönüştürür. Dünyada hiç bir yol kalp ile beyin arasındaki kadar uzun değildir, diye ifade eder hikmetli bir söz. Bu demektir ki, insan bazen akıl tutulması yaşar muhakeme gücünü yitirir aklı tam istikametinde kullanamaz. 

Mecaz-i aşklarda müşahede ederiz bunları. İnsanlar akıl tutulmasından cinnet geçirir. Oysa ki akılda muhakeme gücü devreye girse mecâzi aşk hakikî aşkta inkılâp etse, akıl istikametinden çıkmamış olur  Allah’ın emir ve yasakları adına Allah’ın rızasını uygun işler yaptırarak rıza dahilinde hareket ettirir. Evet akıl büyük bir nimet olunca zakkumlar güle çevrilir, diyerek sizi  Asr-ı Saddet’ten mânidar bir kıssayla başbaşa bırakıyorum.

Hz. Hanzala ve Hz. Cemile’nin kıssası:

Birisi Medinelilerin önemli liderlerinden olup, daha sonra münafıkların başı haline gelen Abdullah B. Übey Selül’ün kızı Cemile, diğeri de Medine’nin önde gelenlerinden,  Ebu Âmir’in oğlu Hz. Hanzala. Hz Hanzala câhiliye döneminde bile putlara tapmayan, Allah’ın varlığına inanan çok az kişiden birisiydi ki bu sebeple kendisine putlara tapmaktan sakınan mânâsına gelen ”Taki” denirdi. 

Hanzala ile Cemile Müslüman oldular, fakat her ikisinin de babaları birer Peygamber düşmanı münafık kalmıştır. Birbirlerine âşık bu iki genç evlilik kararı alırlar. Bedir öncesinde evlenme kararı almış olmalarına rağmen, Bedir’de Müslümanların galip gelmesi sebebiyle Hanzala’nın babası Âmir’e Medine dar geldi ve bu sebeple müşrikleri İslâm aleyhine kışkırtmak için Mekke’ye gitti. Cemile’nin babası da Medine münafıklarını organize işine girişti. Neticede düğün işi sarkmış oldu...

Nihayet beklenilen gün geldi, aileler düğün gününü kararlaştırdı. Bu Cumartesi değil ertesi Cumartesi düğün yapılacaktı. Kaderin bir cilvesidir ki tam bu iki haftalık süre içinde Mekkeli müşriklerin Medine’ye saldırmak üzere geldikleri haberi duyuldu. Düğün Cumartesi günüydü. Pazar günü de Uhud’da Müslümanlarla Müşriklerin savaşı olacaktı. Müslümanlar Uhud Savaşı için hazırlanırken, Hz. Hanzala hem düğüne hemde savaşa hazırlanacaktı. Hanzala Resulullah’tan bir günlüğüne izin aldı, Pazar günü için. Cumartesi’yi Pazara bağlayan gece onlar için şeb-i arus idi. Cemile ile Hanzala bir gecelik vuslat yaşadılar. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte Müslümanları savaşa çağıran sahabinin nidâsını işitince Hanzala aldığı izni kullanmaktan vazgeçti ve Uhud Savaşı’na katılmak için hemen, âcilen çağrıya icabeti tercih etti. O esnada banyo yapması da icap ettiği halde bir banyo yapacak kadar olsun gecikmeye imanı müsaade etmedi ve koştu o haliyle cihad meydanına. Resulullah’tan (asm) bir an bile geri kalmaya tahammülü yoktu. Evlilik gecesinin ilk sabahı kocasını savaşa göndermek çok acıklı olsa da, Cemile çoktan görmüştü rüyasında olacakları. Sevgili kocası Hanzala şehit olacaktı!.

Cemile Hanım böyle bir vaziyette bile hem kendisinin iffetini hem de şehit adayı kocasını Hanzala’nın iffetini korumak için akıllıca bir iş yaptı. Eşini cihada yolcu ettikten sonra kendi kabilesinden dört kişiyi yanına çağırarak onlara: “Bu gece bizim gerdek gecemizdi. Eğer bu geceden dolayı bir çocuğum olursa bilin ki o Hanzala’dandır!” 

Adamlar böyle bir söz karşısında şaşırdılar neden böyle yaptığını sordular.

Cemile dedi ki: “Rüyamda göklerin kapılarının açıldığını, Hanzala’nın o kapılardan içeri girdiğini o içeri girince kapıların tekrar kapandığını gördüm. Size söylediklerim şahitlik edesiniz diyedir.” Bunun üzerine adamlar. “Bizde duyup gördüklerimize şahidiz!” dediler.

Evet bir günlük kocasını şehadete uğurladıktan sonra acısını yaşarken bile kendi iffettini ve kocasının namusunu düşünen Cemile Hatun (r.anhâ)! 

Evet iffetli yaşamada akıl, zeka ve muhakeme gücünün çok büyük önemi vardır. İffeti, basiret ve feraset koruyor!...

Okunma Sayısı: 2541
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı