"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hangi milliyetçilik?

Şemseddin ÇAKIR
14 Eylül 2018, Cuma
Bediüzzaman Hazretleri milliyetçiliği ikiye ayırmıştır:

1- Müsbet milliyetçilik,

2- Menfi milliyetçilik (ırkçılık)

Önceleri bu ayrımın önemini pek kavramamıştım, fakat milliyet uğruna ne cinayetlerin işlendiğini göre göre bu ayrımın ne anlama geldiğini ve ne derece önemli olduğunu anlamak mecburiyetinde kaldım. Artık hangi milliyetçilik diye sormak zorundayım.

Biz bu iki ayrımın da tanımlarını yaparak bu kafa karışıklığına artık son verelim dedik.

Önce menfisinden başlayalım:   

Bilindiği gibi, Bediüzzaman’ın menfi milliyetçilik olarak gördüğü kısım, ırkçılıktır, kafatasçılıktır. Fazla hamiyetperverlik, hakikî milliyetçilik değildir.

“Eğer şu milleti ciddî severseniz, onlara şefkat ederseniz, öyle bir hamiyet taşıyınız ki, onların ekserîsine şefkat sayılsın. Yoksa, ekserîsine merhametsizcesine bir tarzda, şefkate muhtaç olmayan bir kısm-ı kalîlin muvakkat, gafletkârâne hayat-ı içtimaiyelerine hizmet ise, hamiyet değildir. Çünkü, menfi unsuriyet fikriyle yapılacak hamiyetkârlığın, milletin sekizden ikisine muvakkat faidesi dokunabilir; lâyık olmadıkları o hamiyetin şefkatine mazhar olurlar. “ (Mektubat)

Bediüzzaman, menfi milliyetçiliğin zararlarını şu şekilde izah ediyor: 

“Bir kısmı menfidir, şeâmetlidir, zararlıdır. Başkasını yutmakla beslenir, diğerlerine adâvetle devam eder, müteyakkız davranır. Şu ise, muhasamet ve keşmekeşe sebeptir.”

Demek ki menfi milliyetçilik, kendi ırkından başkasına hayat hakkı tanımayan, herkesi düşman olarak gören, kendi ırkını üst kimlik, diğerlerini alt kimlik olarak kabul eden bir anlayıştır. Bu da toplumun hayatını öldüren bir zehir gibidir.

“Evet, menfî milliyetin, tarihçe pekçok zararları görülmüş. Ezcümle, Emeviler, bir parça, fikr-i milliyeti siyasetlerine karıştırdıkları için hem âlem-i İslâmı küstürdüler, hem kendileri de çok felâketler çektiler. Hem, Avrupa milletleri, şu asırda unsuriyet fikrini çok ileri sürdükleri için, Fransız ve Almanın çok şeâmetli ebedî adâvetlerinden başka, Harb-i Umûmideki hâdisat-ı müthişe dahi menfî milliyetin nev’î beşere ne kadar zararlı olduğunu gösterdi.”

Müsbet milliyetçilik ise, sosyal hayatın bir ihtiyacı, toplumların birlik ve beraberliğini sağlayan bir duygudur. Aynı vatanda, aynı bayrak altında, aynı inanç ve gelenekten gelen insanların bir arada bulunması, onlara bir kuvvet verir. Bu kuvvet ise, müsbet anlamda kullanılmalıdır.

Bediüzzaman Hazretleri, müsbet milliyetçiliğe iyi gözle bakar ve İslâmiyete bir zırh, bir kalkan olması gerektiğini ifade eder. Fakat, din bir mücevherdir, milliyetçilik ise, onun kalesidir. Bu kale içinde her ırktan insan bulunabilir. 

Bediüzzaman bu durumu şu veciz sözleri ile ifade etmektedir:

“Şu müsbet fikr-i milliyet, İslâmiyete hâdim olmalı, kal’a olmalı, zırhı olmalı; yerine geçmemeli, Çünkü, İslâmiyetin verdiği uhuvvet içinde, bin uhuvvet var; âlem-i bekâda ve âlem-i berzahta o uhuvvet bâkî kalıyor. Onun için, uhuvvet-i milliye ne kadar da kavî olsa, onun bir perdesi hükmüne geçebilir. Yoksa, onu onun yerine ikame etmek, aynı kal’anın taşlarını, kal’anın içindeki elmas hazînesinin yerine koyup, o elmasları dışarı atmak nevinden ahmakâne bir cinayettir.“ (Mektubat, 26. Mektup)

Okunma Sayısı: 2025
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı