"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hareketten berekete

Şemseddin ÇAKIR
07 Mayıs 2021, Cuma 00:26
Bilindiği gibi hareketli bir âlemde yaşıyoruz ve mikrodan makroya, herşeyi kuvveden fiile çıkaran biri var.

Bu fiillerin taklit edilemez harikalıkta olduğunu da, müşahede ediyoruz. O halde bu muharrik gücün, hem fail ve hemde harika bir sanatkâr olduğunu da, anlayabiliyor muyuz?

İşte bu harikalıkların hepsi bir hareketle başladığına göre, bu hareket denen şey nedir? O muharrik güç kim, hiç merak ettik mi?

Öncelikle, hareket: Fizikî olarak bir canlılık âlâmetidir ve fiziğin konusu olarak bilinir. Aynı zamanda manen de, bir idealin sembolüdür. Onun için “His yok, hareket yok, leş mi kesildin” denilmiştir. Bu sebeple biz bu meseleye her iki zaviyeden de, bakmaya çalışacağız. 

Meselâ: Fizikçilere göre hareket nedir? Bilindiği kadarıyla en kısa ve yaygın tanımı: “Belli bir zaman aralığında bir cismin yer değiştirmesidir.” Böyle bir tanımın, hem mahzurlu hem de, hiçbir gayesi, hedefi, anlamı ve adresi yoktur. Halbuki, eğitim: Davranış maksatlı bilgiler vermektir.

Bu tanım kendi içinde de çelişkiler taşıyor, çünkü fizik ilminin temel kurallarından birinin de, “Bir cisim muharrik bir güç olmadan hareket edemez” şeklindedir.

Ayrıca tarifin de, bir tarifi vardır ki, o da; “Efradını cami ağyarını mani olmak” lâzımdır.

Görüldüğü gibi, bütün lüzumlu hususlar dışarda kalmıştır ve en büyük felâketi de, tevhidin yerine tesadüfü koymuş olmasıdır. Yani bu son derece şuurlu uyumlu ve ölçülü hareketlere bir de son derece şuurlu ve müdebbir bir fail lâzım gelirken, nasıl oluyor da bu şuurlu işi şuursuzlara havale ediyorsunuz? diye sormamız gerekmez mi?

Peki bunun ideali veya itidali nedir? denirse cevabımız: Bu eşya; bir tecelli’i vahdettir. (Yani eşya Esma’nın tecellisidir ve muharrik güç; Allah’ın zatıdır).

Hareket: Cazibe ve dafiadan mütevellit bir titreşimdir. Diğer bir ifadeyle: Hareket: Cenab-ı Allah’ın Celâl ve Cemal sıfatlarının bir tecellisidir. Yani: kış; celâlinin, ilk bahar ise, cemalinin ayinesidir.

Bu tanımla fiziğin diğer kanun ve kuralına da, uyulmuş olur. İşte burada materyalist felsefe gümrükten mal kaçırırcasına hareketin tanımında bu şartı es geçmiştir.

Yani bir uçak için pilotu şart koştuğu halde     dünya ve galaksiler için koşmamıştır. Çünkü basit bir eşya için bile bir muharrik sebep lâzımdır. 

Meselâ: Ben sandalyenin yerini odamın konumuna göre değiştiririm. Fakat, sandalye bu işi kendisi yapamaz. Peki atomları, galaksileri, hemde en düzenli ve nizamlı şekilde değiştiren kimdir? Demek hareket de, öyle ölçüsüz ve başı boş değildir.

Hatta akıllılardan müteşekkil olduğu halde bir bölük askeri bile komutansız düşünebilir misiniz? Yani kâinatta müthiş bir birlik ve insicam var, hatta bir düşünür onun için “Bir kitabullah-ı azamdır seraser kâinat. Hangi harfini yoklasan manası hep Allah çıkar.” demiştir.

Elbette aklı başında olan herkes bunun cevabını vermek için bir Yaratıcıyı itirafa mecbur kaldığı gibi, itaate dahi mecbur kalacağı için, bu çelişkiye katlanamayacaktır. Fakat sonucu hesaba katmayanlar için maalesef her yol meşrû oluyor. Ancak bu sefer de bilimin kurallarının buna mani olması lâzımdır. Demek işlerine gelmeyince bilim kuralları da, çiğnenebiliyor. Zaten asıl tehlike de, budur.

Bilimciler; “biz objektifiz, bizi yaratıcı ilgilendirmez” diyemezler. Zira ne ve nasıla mahkûm olan bir anlayış bilimsel de olamaz. İllaki niçin ve nedenine gidilmelidir. Ancak bize o zaman hak vermek mecburiyetinde kalacakları için onlar kaçıyorlar. Çünkü o zaman Tevhid hakikati ile yüzleşilecektir. Tevhit; bilime zıt olmak şöyle dursun, bilimin sahibidir. Esas tevhide gitmemek, değil sadece bilime, insanlığa akla mantığa aykırılıktır. Olsa olsa ideolojik bir sapıklıktır. Yani bu günün maddeci dünyasında bilim adına ideoloji yapılıyor. Bu bir menficilik ve felâkettir.

Bu vesileyle şunu ifade edeyim ki, bu yazımın konusu aslında “müsbet hareket” olacaktı fakat, “hareketsiz bereket olmaz” diyerek hareketi öne almak lüzumu hissettim. Nasipse haftaya “müsbet hareket”i işleyelim.

Üstad Hz. bu meseleyi onsekizinci mektubun sonunda “Hikmet ve akıl ile halledilemeyen bir mesele-i mühimme” diye ifade ediyor ve “O her gün (an) yeni bir iştedir. (Rahman: 29) ve “O dilediğini işleyendir. (Hud: 107)

Mealindeki âyetlere istinaden de, “kâinattaki mütemadiyen şu hayret engiz faaliyetin sırrı ve hikmeti nedir? Neden şu durmayanlar durmuyorlar; daima dönüp tazeleniyorlar?” sorusunun cevabını da, “Şu hikmetin izahı bin sahife ister. Öyle ise izahını bırakıp gayet muhtasar bir icmalini iki sahifeye sığıştıracağız” diyerek şu noktalara dikkat çekmiştir.

Ben sadece iki noktaya, bazılarını da, tayyederek temas etmeye çalışacağım.

Şu kâinattaki dehşet engiz ve hayretnüma hatsiz faaliyet iki kısım esma-i İlâhiyeye istinat ederek, iki hikmet-i vasia içindir ki, herbir hikmeti de, nihayetsizdir. Demek tesadüfe havale edilecek ne bir zerre ve ne de, bir hücre yoktur.

Birincisi: Cenab-ı Hakk’ın Esma-i Hüsnasının had ve hesaba gelmez envaı tecelliyatı var. Mahlûkatın tenevvüleri (çeşit veye farkları) da, o tecelliyetın tenevvüünden ileri geliyor. Bu isimler, Kâinat kitabını ve mevcudat mektubatını tazelendirmek isterler... Bütün zişuurların nazar-ı mütalâasına göstermek ve okutturmak iktiza ederler. Bir Kutsi hadiste “Ben gizli bir hazine idim, mahlûkatı tanınmak için yarattım” (Keşfu’l- Hafa Acluni, 2: 133 vb.) buyruluyor.

İkinci sebep ve hikmet: Nasılki mahlûkattaki faaliyet bir iştiha, bir iştiyak ve bir lezzetten ileri geliyor. Demek kâinatta vacib-ül vücuda (ait olan ve) lâyık bir tarzda ... hatsiz bir şefkati mukaddese ve hatsiz bir muhabbet-i mukaddese vardır ki, mahlûkatın faaliyeti, kudret içinde kuvveden fiile çıkıyor.

İşte şu hikmeti dakikayı felsefe ve fen bilmedikleri içindir ki, şuursuz tabiatı ve kör tesadüfü ve cansız esbabı şu gayet derecede âlimane, hâkimane ve basirane faaliyete karıştırmışlar; dalâlet zulümatına düşüp nur-u hakikati bulamamışlar.

Demek, fiziğin metafizik gayelere ulaşmanın bir vesilesi olduğunu anlayamamışlar.

Onlar cismin mekânda bulunuşunu; “hareket ve sükûn halinde bulunur” demişler. Bugün bunu da, kabule imkân yoktur, çünkü kâinatta hareketsiz veya sükûn halinde hiçbir şey yoktur. Demek hareket için ikinci bir mekâna intikal de, şart değildir. Mekânın sabitliğine rağmen hareketin devam ettiği bilimsel bir gerçektir.

Yani âyeti kerîmenin açık ifadesiyle “Cenab-ı Allah bütün esmasıyle her an tecellidedir” ve Üstad Zilzal Sûresi’ndeki âyeti nazara vererek “Şu sûre kat’iyyen ifade ediyor ki, küre-i arz hareket ve zelzelesinde vahiy ve ilhama mazhar olarak emir tahtında depreşiyor ve bazende titriyor.” (Sözler 14. s. 630)

İşte kâinattaki hareketin yegâne sebebi odur. Bir mutasavvıfa göre bu “hareket” belki de korkudan titreşme diye de, yorumlanabilir. Ta ki insanlar titreyip kendine gelsin, vesselâm!

Okunma Sayısı: 2144
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ramazan Çalışan

    7.5.2021 13:49:39

    Ademden eşyayı çıkaran kudret, o eşyayı mühmel ve başıboş bırakmaz. Ancak hikmetin murakabesi ve nezareti altında terbiye eder ve ettirir. Eşya vücuda geldikten sonra da Saniden alâkası kesilmez. Vücudun tekerrüründen ibaret olan bekaları için daima Sanie muhtaçtırlar. (işaratül i'caz bakara süresi 20.ayetin tefsirinde) bu maddî ve cismanî olan âlem-i şehadet dahi bir ceseddir, bir lafızdır, bir surettir; âlem-i gaybın perdesi arkasındaki esma-i İlahiyeye dayanır, hayatlanır, istinad eder, can alır, ona bakar, güzelleşir. Bütün maddî güzellikler, kendi hakikatlarının ve manalarının manevî güzelliklerinden ileri geliyor. Ve hakikatları ise, esma-i İlahiyeden feyz alırlar ve onların bir nevi gölgeleridir.(4.şua)

  • Mehmet

    7.5.2021 04:52:18

    Gün:Dünyanın kendi ekseni etrafında 1 tur dönmesiyle oluşur.Tanımı yıllardır yanlış öğretilmiş bize.Sanki dünyanın kendi iradesi ile oluyormuş gibi bu dönüş bu tanıma göre.Yani manayı harfi nazari ile bakılmamış hadiseye.DÖNDÜRÜLMESİ ile ifadesi tanımı hem tanımı selamete çıkarıyor.Hem faili muhtarı hatırlatıyor.Akabinde Teşekküre kapı aralanıyor.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı