"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hürriyetin en güzel tarifi

Şemseddin ÇAKIR
12 Mayıs 2017, Cuma
Hürriyetin en güzel tarifini, Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin yaptığını görürüz.

“Peki, bu tarif nasıldır” diye sorulacak olursa, onu da “efradını cami, ağyarını mâni” şeklinde tarif edebiliriz. Yani, lüzumlu kelimeleri bir araya toplayıp, fazlalıklarını dışarıda bırakan, en kısa ve öz şekilde tarif etmek demektir. Zaten böyle bir tarifi de ancak Bediüzzaman yapabilir, ve yapmış. Risale-i Nurlar da kelime israfı yapılmadan, böyle veciz cümlelerle yazılmıştır. Eğer öyle olmasaydı, bu Külliyat belki yüz cilt olacaktı. 

Bediüzzaman hürriyeti şöyle tarif eder: “Herkesin hukuku mahfuz kalsın, herkes harekât-ı meşrûasında şahane serbest olsun”. Böylece hürriyetin istismarını da önleyici bir tedbirle bu çok önemli nimeti de takdir etmiştir. Öyle ucu açık olarak sadece kimseye zarar vermemek değil, kendine dahi zarar vermemeyi de şart koşmuştur. Böylece Bediüzzaman’la hürriyetin tanımı da kemalini bulmuştur. 

Hürriyet; önemine binaen insanın doğuştan getirdiği en temel haklardan biridir, fakat insanların çoğu böyle bir hakkının farkında bile değildir. Onun için polemik konusu yapılmaktadır. Halbuki bu tartışılamaz, devredilemez bir haktır. 

Hukukunu bilmeyen, sûretâ medenî, dinde lâkayd, fikren mazinin en derin derelerinde olan, insanı insanlığından utandıran ucube insanlar vardır. 

Allah’ın insana akıl, irade, namus ve vicdan gibi duyguları niçin verdiğini hesaba katmayanlara, bunun hesabını elbette çok ağır şekilde soracaktır. Zira Cenâb-ı Hak 750 kadar âyet-i kerimede “Neden düşünmezsiniz, akıl fikir etmezsiniz ve hür iradenizi kullanmazsınız?” diye tahşidat yapmaktadır. Akıl ve iradesini kullanamayan kimse Cenâb-ı Hakk’ın muhatabı bile sayılmaz. Çünkü aklı olmayan, teklife muhatap değildir. Ama aklı olduğu halde, aklını kendisi kullanmayıp da, bir zalimin eline teslim ederse, o zalimin bütün zulümlerine de ortak olmuş olur. Zaten zalimleri zalim yapan da bu gibi korkak, vurdum duymaz, aymaz kimselerdir. Bunların üzerinde kamu hukuku vardır, çünkü onların yüzünden zalimler toplumlara musallat olmuştur. Korkaklar olmasa, zalimler zalim olamaz. İradesini teslim edenin daha teslim edecek nesi olabilir?

Hz. İsa (as) insanları üçe ayırır:

1. Teslimiyetçiler. 

2. Pesciler.

3. Restçiler.

Bunları kısa kısa ifade edelim: 

Teslimiyetçiler; çok korkak ve menfaatçi olup, hemen başta hürriyet ve haysiyetini teslim eder.  

Pesciler ise; bir müddet mücadele eder, sonra ya sabrı, ya da malzemesi biter, o da teslim olur.

Restçilere gelince; gerçek dâvâ adamı olup, pazara değil mezara kadar dâvâsında sabır ve sebat ederler.

İşte Allah’ın nusretini yar, her iki cihanda saadet-i dareyne mazhar edeceği bahtiyarlar bunlardır. 

Cenâb-ı Allah bunlar için “Allah sabredenlerle beraberdir” buyurmuştur. Bediüzzaman’ın “Kimin himmeti milleti ise, o tek başına bir millettir” dediği bahtiyarlar da bunlardır ve “Hamiyet, şiddet-i mevanie (engellerin şiddetine) karşı şiddetle metanet etmektir” dediği gerçek kahramanlar da bunlardır.

Bediüzzaman, “İnsana karşı hürriyet Allah’a karşı kulluğu intac eder” der. Demek ki Allah’a hakkı ile kulluk edebilmek için de kula karşı hür olmamız gerekirmiş. Yine Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, “İman ziyadeleştikçe hürriyet parlar. Hürriyet imanın hassasıdır. İmanı kuvvetli olan insan, nefsin istibdadı altına girmez” diyerek hürriyeti imanın temeline oturtur. 

“Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam” diyen Bediüzzaman “Hürriyeti fikirden neş’et eden manevî anarşiliği kaldırmak için çarelerden de bahs eder. (Emirdağ Lâhikası, 2)

“Haklı hürriyetten hakkı ile istifade etmek imandan istimdat ile olur” diyen Bediüzzaman “haklı hürriyet” gibi bir olguya dikkati çeker.

Haklı hürriyet ne demektir? Hür olmak, hürriyet hakkı insanın insan olarak doğuştan getirdiği, olmazsa olmaz haklardandır. Bunlar alınmaz, satılmaz, devredilemez, pazarlık yapılamaz temel haklardır. Başta din ve vicdan, fikir hürriyetidir haklı hürriyet. Bediüzzaman Hazretleri’nin “İnsanlar hür olsalar da abdullahtır” sözüyle hürriyetin sınırlarını Allah’a kulluk ile çizerken, “hakikî imanı elde eden kâinata meydan okuyabilir” ifadesiyle zalime zillete tenezzül etmez, değil bir insanın, bir karıncanın dahi hakkını bile zayi etmez. Yani yoldan geçmek bir insanın haklı hürriyeti ise, bir karıncayı bilerek ezmek haksız hürriyettir.

Yine Bediüzzamanın haklı hürriyetten kastettiği: Kayıtsız şartsız Hakk’a teslimiyet”tir. Bu arada, behimî hislerin zebunu olanlar nefs-i emmarenin veya hayvanî hislerin esâretine girmeyi hürriyet sanarak insanlığı da hayvanlaştırmaya çalışıyor. Bu gibiler için âyet-i kerimede “Onlar hayvanlar gibidir, belki (bilâkis) daha aşağıdır” (Araf Sûresi, 179) buyruluyor..

Ziya Paşa böylelerinin sosyal hayattaki durumunu izah etmek için “Muini zalimin dünyada erbabı denaettir / Köpektir zevk alan sayyad-ı bî insafa hizmetten” demiştir. Hürriyetini kaybeden zalimin oyuncağı olur, adileşir. Allah’a hakikî kul olan ise, O’ndan başkasından korkmaz, eşref-i mahlûk mertebesine yükselir vesselâm…

Okunma Sayısı: 2392
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı