Bu çok önemli konuya, başta çok meşhur bir duâ olan “(Yarabbi bizi hakka hakkıyla vakıf eyleyip, ona uymakla rızıklandır, batıla da, hakkıyla vakıf eyleyip ondan da, kaçıp kurtulmakla rızıklandır” diye başlamak istiyorum.
Zaten insanın yaratılış gayesi de, budur diye duâmızı yaptıktan sonra, şimdi gelelim hakkı aramaya.
Hiç kimse teferruatta boğulup da ben bu sözün sırrını çözemedim diye kendini mazur sayamaz. Zira temele inersek çok berrak ve basit olarak Hak ve Batılın farkına varırız. Neticede bütün bu teferruatların temeli iki kelimedir. O da; Hak ve Batıldır.
Hak: Hak din, hakikî iman veya inanmışlıktır: Bunlar; bütün aklî ve naklî delillerle doğruluğu kesin olan hakikatler manzumesidir.
Batıl: Dinsizlik ve inanmamışlık; bütün aklî ve naklî delillerle başı boşluk, aymazlık ve yanlışlığı sabit olan hezeyanlardır.
Şimdi bu zaviyelerden bakarsak karşımıza inanmışlık ve inanmamışlık olarak çıkar. Yani bunlar; nur ve zulmet, ölü ve diri, gece ve gündüz gibi birbirilerine taban tabana zıt olan meselelerdir.
Üstadın ifâdesiyle iman; hem nurdur, hem kuvvettir evet hakikî imanı elde eden insan kâinâta meydan okuyabilir” ve okumuştur. “İman insanı insan eder belki sultan eder. Küfür ise insanı en zelil, aciz canavar bir mahlûk eder.” Amenna. Fakat; bu kadar nur huzur, özellikler ve güzelliklere rağmen yine de bu nur ve huzurların riski bitmiş değildir, çünkü; böyle bir kimse şayet inancının muhtevasını isâbetle tayin edemezse, inanmışken aldanmış duruma düşebilir. Allah korusun!
İşte bu vahim netice bana Yahudilerin halini hatırlatıyor. Zira hangi dinsiz bu kadar zulümleri yapabildi ve yapabilir? Böylesine çok önemli bir meselede hüküm vermek elbette benim haddim değil, o halde Âyet-i Kerime’ye bakalım. “Andolsun ki insanlar arasında iman edenlerin en azılı düşmanı olarak, Yahudiler ile Allah’a ortak koşanları bulacaksın...” (Maide, 82)
Hatta bir zamanların komünizmini bile insanlığa musallat eden Yahudilerin olduğu söylenir ve aynı zamanda komünizmin başı ve Deccal olan Stalin ve Troçkinin Yahudi olduğu bilinmektedir. Yine rivâyete göre İslâm Deccali de, Yahudi soyundan gelecektir. (B. Zaman 5. Şuâ 14. Mesele s: 587)
Peki Yahudilerin aldanma sebebi nedir denirse:
Dinlerini, ırkîleştirme ve dünyevîleştirmeleri dolayısıyla “hubbu hayat ve havfı memat” kanserine yakalanmış olmalarıdır.
Peki Hiristiyanların bu aldanmışlıktaki payları nedir?
Onların içinde; Barnabascıları (Barnabas, bir İncil çeşididir) hariç tutarsak, Tevhid-i teslisleştirmek ve dini siyasileştirip devlet otoritesine feda etmek gibi bir cinayettir.
Bir Müslüman da bu durumlara düşebilir mi denirse; evet düşebilir. Çünkü yüce Rabbimiz Bakara Sûresi’nde mealen, “Yahudileşmeyin,” Al-i İmran Sûresi’nde de, “Hıristiyanlaşmayın” buyurmaktadır. Buna rağmen bu tuzağa düşenler de çok olmuştur. İşte batıl mezhepler (Kaderiye, cebriye ve mürcie vs) ve Hz. Ali’yi, Hz. İsa’ya benzeterek zıvanadan çıkanlar gibi.
İnançsızlık akıl yolu olmadığına göre, Yahudiler o ahmakları bile hak din aleyhine kullanmışlardır. Bir de onlarda akıl nefse ve hazza yapışarak mağlûp olur, sineğin pekmezde boğulması veya örümcek ağına takılması gibi. İnanç yolu; zahiri bir külfeti de olsa tercihe şayandır. Bediüzzaman’ın iki yoldan biri olan sağ yolda zahiri bir külfet muhtemel tehlikelere karşı silâh, sol yolda ise; zahiri hiffet, fakat ona mukabil tehlikeler karşısında titrer dediği gibi.
Medlul ve muhtevanın isâbetle tayini nasıl olabilir?
Elcevap: Eskiden bu içtihad ve içmaî ümmetle olurdu, bugün meşveret ve şûrâdan başka ne ile olabilir? Bunun yerine padişah bile olsa ince tel gibi her yönden esen rüzgârların esiri olan şahısçılık nasıl konabilir? Demek bunun da çaresi, şahs-ı mânevidir. Meşveretle varılan vahid-i sahih (doğru karar) olmazsa, cem ve zam kesir darbı gibi küçültür ve hiçbir kıymeti harbiyesi kalmaz, bugünkü âlem-i İslâmın hali pürmelâli işte budur.
Yarab bizi hakkıyle meşveret edip sıratı müstakime nail olup, ölünceye kadar o şahs-ı maneviden ayrılmayan ve “festakim kema ümirt” (Hud Sûresi 112) âyeti celilesine imtisal eden bahtiyarlar zümresinden eyle! Amin.
Her şey zıddıyle bilindiğine göre hakkın zıddı olan batılı da, bilelimki Hakk’ın hakkını verelim. İnşaallah!