"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Medeniyet mi, bedeviyet mi?

Şemseddin ÇAKIR
18 Mayıs 2018, Cuma
Bir zamanlar ben de medeniyet denince; sanki yekpare kimsenin itiraz edemediği fazilet ve hakikatler manzumesi, İslâm telakkisine göre; “fazileti ibad ve imarı bilad” (kullukta fazilet ve beldelerin imarı) sanıyordum.

Sonra öyle medeniyet telâkkileri gördüm veya işittim ki insanlığımdan utandım. Meselâ M. Âkif “Medeni olmak açmaksa bedeni / Desene hayvanlar bizden daha medeni...” dediğini okudum. Şimdi, asırlardır üç dinin sembolü olan Mescid-i Aksa’ya saldıran, çoluk çocuk, kadın erkek demeden binlerce insanı katleden İsrail ve onun payandası olan Amerika’ya medeni denilebilir mi? Bu davranışlara medeni diyenler, değil insanlıktan, hayvanlıktan da çıkması lâzım. Ben hiçbir hayvanın mabetlere saldırıp, ezanları susturmaya çalıştığına şahit olmadım. Bilhassa şu mübarek günlerde böyle bir vahşeti işlemek, insanı insanlığından utandırıyor. Araplar, İslâmdan önce bile haram aylar telâkki ettikleri üç aylarda savaş etmezlermiş.

Peki şimdi ne yapalım yani, yeniden o bedeviyet devrine mi dönelim diyen gafiller olabilir.  

Bu meselede de yine en iyisi Bediüzzaman-ı dinleyelim:

 Sual: Sen eskide şarktaki bedevî aşâirde seyahat ettiğin vakit onları medeniyet ve terakkiyâta çok teşvik ediyordun. Neden kırk seneye yakındır medeniyet-i hâzıradan “mimsiz” diyerek hayât-ı içtimâiyeden çekildin, inzivâya sokuldun?

Elcevap: Medeniyet-i hâzıra-i Garbiye, semâvî kànun-u esâsîlere muhâlif olarak hareket ettiği için séyyiâtı hasenâtına; hatâları, zararları fâidelerine râcih geldi. Medeniyetteki maksud-u hakikî olan istirahat-i umumiye ve saadet-i hayât-ı dünyevîye bozuldu. İktisat, kanaat yerine, israf ve sefâhet; ve sa’y ve hizmet yerine, tembellik ve istirahat meyli galebe çaldığından bîçâre beşeri hem gàyet fakir, hem gàyet tembel eyledi. 

Semâvî Kur’ân’ın kànun-u esâsîsi; “Yiyin, için ancak israf etmeyin!” (Araf 31) ve “İnsan için çalıştığından başkası yoktur.” (Necm 39)  ferman-ı esâsi ile beşerin saadet-i hayâtiyesi iktisat ve sa’ye gayrette olduğunu ve onunla beşerin havas, avam tabakası birbiriyle barışabilir diye Risâle-i Nur bu esası izahına binâen kısa bir-iki nükte söyleyeceğim.

Birincisi: Bedevîlikte beşer, üç-dört şeye muhtaç oluyordu. O üç-dört hâcâtını tedârik etmeyen, on adetten ancak ikisi idi. Şimdiki Garp medeniyet-i zâlime-i hâzırası, sû-i istimâlât ve isrâfât ve hevesâtı tehyic ve havâyic-i gayr-ı zarûriyeyi, zarûrî hâcatlar hükmüne getirip; görenek ve tiryâkilik cihetiyle şimdiki o medenî insanın tam muhtaç olduğu dört hâcâtı yerine yirmi şeye bu zamanda muhtaç oluyor. O yirmi hâcâtı tam helâl bir tarzda tedârik edecek, yirmiden ancak ikisi olabilir. On sekizi muhtaç hükmünde kalır. 

Demek bugünkü medeniyet, insanı çok fakir ediyor. O ihtiyaç cihetinde beşeri zulme, başta haram kazanmaya sevk etmiş. Biçare avam ve havas tabakasını daima mübarezeye teşvik etmiş.

Kur’ân’ın kanun-i esasisi olan vucub-i zekât ve hurmeti riba vasıtasıyla avamın havassa karşı itaatini ve havassın avama karşı şefkatini temin eden o kutsî kanunu bırakıp, burjuvaları zulme, fukaraları isyana sevk etmeye mecbur etmiş ve istirahatı bilâdı zirüzeber etti.

İkinci Nükte: “Bu medeniyeti Haziranın harikaları birer nimet-i Rabbaniye iken, şükür iktiza ettiği halde insanı tembelliğe ve sefahate atıp çalışmanın şevkini kırıyor. Kanaatsizlik ve iktisatsızlıkla sefahate, zulme ve harama sevk ediyor.” (Eski Said Dönemi Eserleri, S. 369-372)

Demek Bediüzzaman böyle medeniyetten istifa etmiş. Biz de böyle bir medeniyete bedeviyeti tercih ediyoruz.

Buradan bir meseleye daha intikal edersek, Osmanlı yıkılmadan, dinsizlik hâkim olmadan ve herşey altüst olmadan Risale-i Nurlar gönderilseydi ve Osmanlı galip gelseydi, sözde medeni hükümetler İslâmı Amerika gibi zulüm mecraına çekeceklerdi. Cenâb-ı Allah mağlûbiyet pahasına da olsa buna fırsat vermedi. Onun için Bediüzzaman Osmanlının yıkılışı için “Beşer zulmetti kader adalet etti” demiştir.

Bugüne gelecek olursak zamanla kirletilen İslâm ahlâk ve fazileti böyle bir handikap yaşıyor. İşte bunun da çaresi, Risale-i Nur’dadır.  

Okunma Sayısı: 2482
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı