"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mutluluk

Şemseddin ÇAKIR
25 Mayıs 2018, Cuma 01:08
Mutluluğu çeşitli şekillerde tanımlayabiliriz.

Meselâ mutluluk; gözlerin içinin gülmesi ve kalbin sevinçten kuş gibi uçması halidir. Veya mutluluk, insanın arzu ve hedelerine ulaştığı anda hissettiği ruh halidir. Bazen de mutluluk gözyaşıdır. Zira insan sadece üzüntüden ağlamaz, öyle sevinçli haller vardır ki, insana gözyaşı döktürür.

Mutluluk konusu, bilim adamları ve mütefekkirleri her zaman meşgul etmiştir. Onlar da mutluluğa giden yolları aramışlar, çeşitli yöntemler geliştirmişlerdir. Hatta “seretonin” denilen mutluluk hormonlarını harekete geçiren ve en çok da süt ve hindi etinde bulunan bazı vitaminleri keşfetmişlerdir. Ama hiçbiri, kesin ve somut bir şekilde insanı şunlar mutlu eder diye bir sonuca varamamıştır.

Mutluluğu, hayat standardının yükseltilmesinde arayanlar da hayal kırıklığına uğramıştır. Hayat standardı yüksek toplumlarda insanların daha çok mutsuz oldukları ve intiharların da böyle toplumlarda daha çok görüldüğü tesbit edilmiştir. Demek ki, mutluluğu sadece maddî gelişmişlikte aramak çare değildir. İnsanın maddî ihtiyaçları karşılandıkça karşısına yeni ihtiyaçlar çıkar.

Onun için Bediüzzaman Hazretleri bu durumu şöyle tesbit etmiştir: “İhtiyaç dairesi, nazar dairesi kadar büyüktür, geniştir. Hattâ hayal nereye gitse, ihtiyaç dairesi dahi oraya gider. Orada da hâcet vardır. Belki her ne ki elde yok, ihtiyaçta vardır. Elde olmayan, ihtiyaçta vardır. Elde bulunmayan ise hadsiz.” Efendimiz (asm) bir hadisi şerifinde “insan oğluna bir vadi dolusu altın verilse ikincisi, üçüncü ve beşincisini vs ister ve onun gözünü ancak bir avuç toprak doyurur” buyuruyor.

Bu hadisi şerifin isbatı sadedinde bir temsil vermek istiyorum. Ölüm kalım savaşı olan bir harpte bir binbaşı memleketi kurtarıcı bir başarı gösterir. Paşa da kendisine “dile benden ne dilersen” der. Binbaşı, “paşam benim hayalimde bir çiftlik kurmak var, bana genişce bir arazi tahsis ederseniz sevinirim” der. Paşa da kendisine; “Şu noktadan başlamak üzere, 24 saatte dolaşa bildiğin yer senin olsun” der ve binbaşı böyle bir alan için koşuya başlar. Daha çok yer çevirebilmek için o kadar koşar ki, sonunda çatlayıp ölür. Paşa da, keşke sınırı ben tayin etseydim de binbaşının iradesine bırakmasaydım” diye üzülür. İşte hırsın sonucu...

Peki bilim adamları, filozolar ve düşünce kuruluşları, mutluluğun çaresini neden bulamamışlardır? Nasrettin Hoca hesabı, samanlıkta kaybettiği yüzüğü dışarıda aradıkları için bulamıyorlar. Mutluluğa giden yolu, Cenâb-ı Hak’dan, O’nun Habibinden (asm) ve hakikî âlimlerden değil de, ehli dünyanın aldatıcı önderlerinden sordukları için bulamıyorlar. İşte komünizm, kapitalizm Kemalizm gibi ve her türlü “izm”ler, insanı mutlu etmeye yetmiyor. Mutluluğun kaynağı, Kur’ân’da ve Sünnet-i Seniyyededir. Cenâb-ı Hak, Kur’ân-ı Kerîm’de, “O gün gelince Allah’ın izni olmadan hiç kimse konuşamaz. Onların kimi bedbaht, kimi de mutludur.” buyuruyor. Demek ki hakikî mutluluk, hesap günü hesabını doğru bir şekilde verip, “Haydi Cennetime gir” emrini aldığın gündür.

Mutsuzluğun en büyük sebebi, hayatın gayesini bilip, ona göre hayatı tanzim etmektir. İnsana hayatın gayesini öğreten, İslâm’ın yüksek ahlâk anlayışıdır. İslâmî prensiplere bağlı olarak yaşayan toplumlar, asırlarca mutlu bir şekilde yaşamışlardır. Fert olarak da, İslâm, insanı mutlu etmeye yeter. Cenâb-ı Hak, “Onlar, îmân edenler ve kalbleri Allah’ın zikri ile mutmain olan kimselerdir.

Bilesiniz ki, kalbler ancak Allah’ın zikri ile mutmain olur” buyuruyor. Bir hadis-i şerifte de Allah Resulü (asm) “kadere iman eden, kederden kurtulur” diyor. Ayrıca Bediüzzaman Hazretleri de, kelime-i tevhidin her bir kelimesinin başlı başına bir mutluluk kaynağı olduğunu belirtiyor. Bediüzzaman’a göre mutluluk, kişinin bakış açısına göre değişir.

Şöyle ki; Aynı bahçede aynı şartlarda bulunan iki kişiden biri mutlu diğeri mutsuzdur olabilir. Çünkü bakış açıları farklıdır. Meselâ birisi güllere, öbürü gübrelere bakar. Hâli ile biri mutlu olur gül kokar, öbürü mutsuz olur gübre kokar. Bediüzzaman Hazretleri bu durumu şu şekilde ifade eder: “Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır.”  

Okunma Sayısı: 3501
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı