"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Râsihun nedir? - 2

Şemseddin ÇAKIR
02 Haziran 2023, Cuma
Şimdi gelelim işin ehli olan Bediüzzaman’a... Evet, her ne kadar ulema-is’sû, Risale-i Nur’a karşı ölü taklidi yapsa da biz bu meseleyi umuma açmaya mecburuz.

Üstad Hazretlerinin yazdığı, İşârât-ı Kur’aniye’de, bu sarih ifadelerin geçtiği, 13. ve. 14 ayet-i kerimelerin (Âl-i İmran ve Nisa surelerindekilerin) birincisinin tefsiri gösteriyor ki, “Ehl-i dalalet, müteşabihat-ı Kur’aniye’yi yanlış te’vilat ile tahrifine ve şüpheleri çoğaltmasına çalıştığı bir zamanda ilimde rüsuhu bulunan bir taife o müteşabihat-ı Kur’aniye’nin hakiki te’villerini beyan edip ve iman ederek o şübehatı izale eder.

Bu külli mananın her asırda mâsadakları ve cüz’iyatları var. Harb-i Umumi vasıtasıyla [Birinci Dünya Harbi vesilesiyle] bin seneden beri Kur’an aleyhinde terâküm eden Avrupa itirazları ve evhamları, âlem-i İslam içinde yol bulup yayıldılar. O şübehatın bir kısmı fennî şeklini giydi, ortaya çıktı. Bu şübehatı ve itirazları bu zamanda def eden başta Risalei’n-Nur ve şakirtleri göründüğünden, bu ayet bu asra da baktığından Risale-i’n-Nur ve şakirtlerine remzen bakmakla beraber ulema-i müteahhirînin mezhebine göre “illâllahu”da vakfedilmez. O halde makam-ı cifrîsi aynen, “innel insane le yedğa”[şüphesiz ki, insan azgınlaşır]nın makamı gibi bin üç yüz kırk dört [m. 1925] ederek Resaili’n-Nur ve şakirtlerinin meydan-ı mücahede-i maneviyeye atılmaları tarihine tam tamına tevafukla, onları da, bu ayetin harim-i kudsîsinin içine alıyor. (Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s.78)

Şimdi kısaca bir değerlendirme gerekir kanaatindeyim. “Bu bin üç yüz kırk dörtte Risaletü’n-Nur ve şakirtlerinden daha ziyade, bu vazifeyi müşkül şerâit içinde sebatkârâne yapan zâhirde görülmüyor. Demek bu ayet onları dahi daire-i harîmine hususî dâhil ediyor.” (a.g.e., s.78)

Burada muarızıyla beraber aynı tarihe tevafuk etmesi de, çok manidardır. Bu bariz gerçekleri ehl-i Hak itiraf etmektedir ve onları temsilen en meşhurlarından bir-iki misal vereyim:

Meşhur mütercim Hasan Basri Çantay: “İlk Meclis’te Bediüzzaman Said Nursi ne kadar haklıymış, biz hocalar Üstad Bediüzzaman’ı desteklemedik ve yalnız bıraktık. Biz hocalar, ‘Bediüzzaman biraz fazla gidiyor.’ diye kendilerine mani olmaya çalışmıştık. Kendilerini durdurmak için, ‘Aman fazla ileri gitme.’ diyerek, ceketinin eteğini çekmiştik. Bizler biraz da korkuyorduk. Bediüzzaman çok pervasızdı. Hiç kimseden çekinip korkmuyordu. Ama yıllar geçince Bediüzzaman’ın ne kadar haklı olduğunu gördük, bizlere hakkını helâl etsin.” diyor. Yine meşhur sosyoloğ, merhum Prof. Şerif Mardin, Bediüzzaman için: “İlminin çapını ihata edemediğimiz, zirvelerde bir deha” diyor. İşte bu kabilden birçok hakperestin de itirafı budur. Hatta, “En kat’î fazilet odur ki, düşmanları dahi o faziletin tasdikine şehadet etsin.” Kabilinden, ittifakla kendisine Bediüzzaman denilmiş. 

Soruyorum: “O ‘rasih’ Bediüzzaman değilse kimdir? Neden bu gerçeğin üstü kapatılıyor? Veya görülemiyor?” Evet Rahip Bahira’nın gördüğünü, amcası Ebu Talib bile görememişti. Biz de Hz. Peygamberimizin (asm) son vârisini böyle göstermeye çalışıyoruz.

Hakperestlik, bunun çözümünü ifade veya ilan etmek değil midir? Hatta Bediüzzaman, Risale-i Nurların birçok yerinde, “ihtara binaen” tabirini kullanır. Bu bile, dolaylı da olsa, bir izah değil midir?

Okunma Sayısı: 1535
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı