"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kuvvetle ümidvarız - 2

Sertaç LÜSER
25 Şubat 2018, Pazar
Evet ümitvar Üstadın, ümitsiz talebeleri olmayalım demiştik bir önceki yazımızda…

Ümitli olma hali bizim için âyetle sabitlenmiş ve emredilmiş bir durumdur. Bunun aksi mü’mine yakışmayan bir haldir. Üstadımızın ‘ümit’le alâkalı sözleri ve yaşantısı öyle görüntü ve şekilden ibaret değil bizzat yaşanmışlık ihtiva etmektedir. Hamasi söylemler ve kuru sıkı tabanca hükmündeki bir anlık eylem değil, Kur’ân’ın hakikatinden alınma bir hareket tarzı ve yaşama biçimidir. Hepsinin altında bir bürhan ve delil vardır.

Üstadımızın ‘ümitvar’lıkla alâkalı nazarı, kişilere yönelik değil sistemlere yöneliktir. Çünkü üç devir yaşamış ve bütün bu devirlerde ümitsizlik adına herşeyi tatmıştır. Fakat mazeretsiz bir şekilde Kur’ân’a istinad ederek, şunun zamanında böyle olmuş, bu şöyle böyle yapmış, şu gitse böyle olurdu gibi geçici ve bahaneli durumları nazara vermek yerine asırları aşan bir sıkıntıyı, yine asırlara sığmayacak bir Kur’ân hakikati ile doldurmaya çalışmıştır.

Bu zaman şahıs zamanı değildir diyerek “ümitlerimizi kıran, hürriyetimizi zedeleyen, iki dudak arasındaki bütün kararları” ayağının altına almıştır. Bu zamanda ümitsizliğin başlıca kaynağı şahıslara bağlanıp, ALLAH’a bağlanamamaktan kaynaklanmaktadır. Bu şahsa bağlanışın sonunun bütün hakikatleri (adaleti, hürriyeti, özgürlüğü, meşvereti vs.) yerle bir ettiği görülmektedir.

Bu durum bundan 107 sene önce çok acı bir şekilde şöyle dile gelmiştir:

“Reisleriniz malınızı ceplerine indirip hapsettikleri gibi, akıllarınızı da sizden almışlar veya dimağınızda hapsetmişler. Öyleyse, şimdi onların yanındaki akıllarınızla konuşacağım:“1

Evet şahısçılığın geldiği son durum Osmanlının son döneminde bu şekilde tezahür etmiştir. Peki ya şimdi….

Ayrıca şahısçılık maddî yönün yanında manevî yönden de bizleri çepeçevre sarmak istemiş. Ümitsizlik kuyularında sadece fikirlerimizi değil bedenlerimizi de gez- dirmek istemiştir. Aşağıdaki satırda “Bir ferdi razı etmek için bin hikmet feda edilmez” cümlesi üzerinde satlerce düşünülmesini gerektiren bir hakikattir.

“Hiçbir insanın Cenâb-ı Hakk’a karşı hakk-ı itirazı yoktur. Ve şekva ve şikâyete de haddi yoktur. Çünkü, şikâyet eden ferdin hilâf-ı hevesini iktiza eden, nizam-ı âlemde binlerce hikmet vardır. O ferdi irza etmekte, o bin hikmetin iğdabı vardır. Bir ferdi razı etmek için bin hikmet feda edilemez. 

Eğer her ferdin keyfine göre hareket edilirse, dünyanın nizam ve intizamı fesada gider.“2

Evet o bin hakikatin, hikmetin içinde bir tanesi ‘ümit’tir. ‘Ferd’lerin şahısların keyfi için ümitlerimizi yıkmak ve kırmak Cenâb-ı Hakk’a karşı şekva ve itiraz hükmündedir. Bin hikmetin feda edildiği yerde ümitsizlik meydanı boş bulup at koşturacağından dolayı yapacağımız şey bir fidan büyütür, bir çocuk eğitir gibi nizamına uygun bir şekilde ümitvar olup, ümidimizi kıracak manilerden uzak durmaktır.

Taki ümidimiz hep yeşersin, hep yeşil kalsın.

Rabbim bizi, milletimizi ve ülkemizi sahili selâmete çıkarsın İnşallah...

Selâm ve duâ ile…

Dipnotlar:

1- Münâzarât.

2- Mesnevî-i Nuriye - Şemme.

Okunma Sayısı: 1702
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı