"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Nur Ağacı bir meyve daha verdi

Sertaç LÜSER
03 Mayıs 2015, Pazar
Emvâl-i uhreviyede Sırr-ı ihlâs ile iştirak ve Sırr-ı uhuvvet ile tesanüd ve sırr-ı ittihad ile teşrikü’l-mesâi, o iştirak-i a’mâlden hâsıl olan umum yekûn ve umum nur herbirinin defter-i a’mâline bitamâmihâ gireceği, ehl-i hakikat mâbeyninde meşhud ve vakidir. (1)

Bizler kâinattaki zerreler gibi, omuzumuza yüklenen bu hizmetin içinde, vazifelerimizi sırr-ı İhlâs ile tam ve eksiksiz yerine getirdiğimizde, Nur fabrikası güzel bir mahsül, Nur ağacı tatlı bir meyve veriyor Elhamdülillah. Birazdan okuyacağınız satırlarda ilk paragrafta okuduğunuz ve iştirak etmiş olduğunuz bu Nur’lu hizmetin bir mahsülü bir meyvesi bulunuyor. Bu Nur’lu dâvâya yeni ortak olan kardeşlerden birinin, iman ile saadet-i ebediye ve İslâmiyet ile dârusselâmı bu dünyada yaşamaya başlayan, bu his dünyasını sizlerle paylaşıyorum.

“Selâmün Aleyküm,

Ben K. K. Özel bir şirkette çalışıyorum ve uzun zamandır beklediğim yıllık iznime nihayet kavuştum. Yıllardır telefonda görüştüğüm kız kardeşimin yanına Ankara’ya gideceğim ve aynı zamanda köylümüz olan bir doktora, boynumda çıkan bir bezeyi aldıracağım. Nihayet Ankara’ya ulaştık ve Sıla-i Rahim yaptık. Sonra boynumdaki beze için Doktora gittim. Doktor tetkik ve biyopsi sonucu bezeyi alıp alamayacağına karar vereceğini söyledi. Küçük bir parça aldılar ve daha bu güne gelene kadar fark edemediğim, ama şimdi bana bu yazıyı yazdıran sınav sürecim başlamış oldu. Vesvesemi bilemem, ama içimde, çıkacak sonuçla alâkalı endişeler vardı. 10 gün düşünce dünyam çok zor geçti. Sanki asırlardır uyuyamıyordum. Uyuyunca kâbus görüyordum. Nihayet sonucu almaya gittiğimde artık ne olursa olsun demeye başlamıştım. Biyopsi sonucunu bayan bir doktor lâfı dolaştırmadan direkt söyledi. Aynen ölümün ansızın gelmesi gibi “Lenfoma” yani lenf kanserisiniz dedi. Bu cümleden sonra doktor konuşmaya devam etti, ama ben ne söylediğini hiç duymadım. Lenfoma kelimesinin içinde boğulmuş, çıkamıyordum. Hastalığın ismi bana kıyamet kelimesi ile eşdeğer geldi. Doktorun teselli cümleleri vızıltı halinde kulağıma geliyordu ve bomboştu. Hayat âdeta durmuştu. Filmlerde izlediğiniz o hal aynen başıma gelmişti. Hayaller, idealler her şey bir anda unutulmuş, 10 gün önce ev alma ve araba alma hırsım bir anda silinmişti. Ölmeden önce ölmüştüm sanki. Hemen aklıma 4 yaşındaki oğlum geldi, eşim geldi ben ölürsem ne olacak gibi düşünceler, düşünceler… 

Ben bu başıma gelene kadar Allah’a inanmıyor ve haliyle ibadetlerimi yapmıyordum. Fakat her şeyi çok seviyor, hatta bana kötülük yapan birisine dahi iyi davranıyordum. Hümanist mi diyorlar ya işte ondan. Kimseyi bu dünyada kırmamaya özen gösteren biriydim. Şimdi bu hal başıma gelince, “bu hastalık neden beni buldu, o kadar kötü insan varken neden ben diye” olan bu klâsik soruyu defalarca kendime sordum.

Sonra memleketime döndüm. Yolda çok ağladım, sevdiklerimden ayrılma düşüncesi bütün her şeyimi bitiriyordu, çaresizlik ancak bu kadar hissedilebilirdi. Ben ölürsem oğlumun ağlayış görüntüsü gözlerimin önüne geliyordu. Düşünmek istemiyordum, ama ister istemez düşünüyordum. İnsan kanser olunca belli bir zaman sonra öleceğini zannediyor. O yüzden birkaç gün kimseye bir şey söylemedim, sonra eşime söylerken boğazım düğümlendi. Bir cümleyi 100 defa yutkunarak söyledim. Güçlü durmak istedimse de kendimi tutamadım, eşimle saatlerce ağladık ve ne olursa olsun oğlumuza iyi bakmasını, okutmasını söyledim. Sonunda eşim dayanamadı ve bayıldı. Annem ve babam yaşlı insanlar daha önce iki defa evlât acısını yaşadılar. Onun için onlara ve evlâdıma söylemedim, onun haricinde herkes duydu. İşyerine gittim en yakın arkadaşıma anlattım, müdürümüze söyledim teselli vermeye çalıştılar, ama ötesi yoktu. Sonra Muhasebecimizin yanına gittim. Konuştuk. Bana biraz bekle istersen seni eve ben bırakayım dedi. Yolda muhabbet ettik. Allahü Teâlâ’nın her şeyi en güzel şekilde yaratıp, her işi hikmetle yaptığından, hastalığın hikmetlerinden bahsediyordu. Ben onun anlattıklarına inanmayan biriydim, ama bilmiyorum neden konuşması bana iyi geliyordu. Dindar bir insan değildim, ama içimde bir merak uyanıyordu. Beni eve bırakmadan önce YeniAsya kitapçısına uğrayıp Said Nursî Hazretleri’nin Hastalar Risalesi kitabını alıp bana hediye etti. Şifa ALLAH’tan, mülk O’nundur, her şey O’na aittir. Hiçbir zerre O’ndan izinsiz hareket edemez dedi. Şimdi bu sözü daha iyi hissediyorum. Alıp okudum. Defalarca okudum, okumaya devam ettim.

Ve şunları hissettim. Bu kitabı yazan benim yaşadıklarımı biliyor, sanki kendisi de kanser olmuş bu cümleleri öyle yazmış .Ya da bu kitabı bana özel yazmış diyordum.

Sonra kemoterapi aşaması başladı, ilâç alırken çok zorlanıyordum, ama sol kolumdan ilâç alırken, sağ elimdeki Risaleyi okuyordum. Sol kolum bir yandan titriyor, sağ kolum rahatlıyordu. Okudukça belli zaman sonra ilâç aldığımı unutup kelimelere kaptırıyordum kendimi. O anlarda hiçbir şey hissetmiyordum. 14 günde bir, kemoterapi 12 defa uygulandı. Her defasında Risale-i Nur okuyordum. Sonra bu aşamada Kur’ân-ı Kerim’i okumak istedim ve başladım. Okudukça dinimizi sevmeye dünyaya başka gözle bakmaya başladım. Sonra bu sevginin karşılığı olmalıydı. Tabi ki namaz...

Toplamda kemoterapi sonrası süreçler dahil 1,5 yıl hastanelerde vakit geçirdim. Şimdi hâlâ kontrol için gidiyorum. Hastalığı ilk duyduğumda kendimi hırçın sulara kapılmış bir yaprak gibi hissederken sonra yerin, göğün ve her şeyin sahibi Allah’a sığındım. Anladım ki hayat ile ölüm iki parmak mesafesinde. Birinin canını almak isterse hastalığa ihtiyacı yok. Hastalık başka bir şey. Ol derse olur. Ve bana ilk önce ol dedi (hasta oldum) sonra oku dedi Risale’yi buldum. Şimdi ben hem maddî, hem manevî olarak iyileştim. Yeniden doğdum. Hastalığın nimet olduğunu yaşayarak buldum. İyi ki Rabbim bu hastalığı bana vermiş Elhamdülillah. Nefes almaktan, içtiğim sudan, ailemden, işimden yaşadığım her andan öyle bir haz alıyorum ki, Allah’ın varlığını o kadar yakından hissediyorum ki. O’na sonsuzca defa hamd ve şükür olsun. İyi ki beni kanser yaptı. İyi ki gösterdiği doğru yolu bulmamı istedi.

Son bir sözüm,

Rabbim insanın doğru yolu bulması için hayat yolunun kenarlarına genellikle ortasına öyle uyarıcı tabelâlar koyuyor ki, bu bazen bir insan, bazen hastalık, bazen musîbet oluyor. Benimki hastalık oldu ve bu vesile ile Risale-i Nur cemaati oldu. Rabbim bu hizmette emeği geçenlerden razı olsun. Ben size duâcıyım. Sizde bana duâ ediniz.”

Evet Nur Talebeleri şimdi şu sırra mazhar oluyor.

“Essebebu kel Fail.”

Kardeşimiz  bir bu hastalığa giriftar olmuş ve bir imtihandan geçmiş. Bizler de her zaman bir imtihan ile karşı karşıyaya olduğumuzu unutmayalım. İhlâs, Uhuvvet, Tesanüd ve İttihad Sırr-ı ile bu hizmette bir mahsul, bir meyve olmaya ve yeni meyvelere vesile olmaya çalışalım. Hizmeti başarıyla bitiren ve Risale-i Nur’lardaki hakikatleri yaşayan kullar zümresine dahil olalım inşallah. Ne mutlu bu ortaklığa, ne mutlu bu dâvâda hissesi olanlara.

Selâm ve Duâ İle…

Dipnot: 1. Lem’alar, 21. Lem’a.

Okunma Sayısı: 2207
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • ali yeşilkaya

    3.5.2015 09:12:16

    "Kardeşim, senin bu hastalığının aleyhinde değilim. Hastalık için sana karşı bir şefkat hissedip acımıyorum ki, dua edeyim. Hastalık seni tam uyandırıncaya kadar sabra çalış. Ve hastalık vazifesini bitirdikten sonra, Hâlık-ı Rahîm inşaallah sana şifa verir."Sen hastalık gözüyle, herhalde gideceğin bir menzilin olan kabrini ve daha arkasında uhrevî menzilleri görürsün ve onlara göre davranıyorsun. Demek senin için hastalık bir sıhhattir; bir kısım emsalindeki sıhhat bir hastalıktır." bir insana 'hastalığın için üzülmüyorum' diyebilmek;sahip olunan umut kapısının genişliğine işaret ediyor. aziz kardeşimiz yazısından çok net görüldüğü gibi bu kapıyı sonuna kadar açıp içeri girmiş. maşaallah,barekallah. cenab-ı hak sabır içerisindeki şükrünü arttırsın ve herbir saniyesini ebedi cennet seneleriyle mükafatlandırsın. amin...

  • Said Yüksekdağ

    3.5.2015 01:36:50

    maşallah.. hastalığının farkında olup da asıl Tabibi bulmak bu olsa gerek.. Maddi hastalığını öğrendiği gibi manevi hastalığının da farkına varmak büyük bir nimet.. Bu abimize Risale-i Nurları okutan her kimse Allah ondan ebeden razı olsun..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı