İnsanların hem nefsi , hem başkası için bu saadeti göz önünde bulundurması yaratılış gereğidir. Beşer siyasetinin  gaddar kanunlarına yani Kur’ân’a muhalif hareket tarzlarına karşı yine beşer, Kur’ân’ın kanun-î esasilerine sarılmak zorundadır. Yoksa insan insanlığından pişman olur. Bu kanun-î esasilere dikkat edilmediğinde “beşerin bir derece umumiyet şeklini alan zulümlü, zulümatlı isyanından, kâinat ve anâsır-ı külliye kızdıklarından;” 2 musîbetler kaçınılmaz bir hal alır. Çünkü her şeyin izni ve emri kabza-i tasarrufunda bulunan Sultan-ı Kâinat’ın (cc) emri tahtındaki ordularına beşerin idraki için “emsalsiz, kesilmeyen bir su, hava ve elektrikten, zelzeleyi, fırtınayı ve harb-i umumî gibi umumî ve dehşetli âfâtı nev-i insanın yüzüne çarparak onunla hikmetini, kudretini, adaletini, kayyumiyetini, iradesini ve hâkimiyetini pek zahir bir surette” 3 gösterir.

Şimdi bu gerçekliklerden yola çıktığımızda günbegün olan deprem, sel, yıldırım, yangın vb. umumî musîbetleri celp eden hatalarımızdan biri açıkça “Vela tezirü vaziratün vizra uhra” 4 gibi Kur’ân’ın kanun-î esasilerine uymamak yani “birisinin günahıyla başkası muaheze ve mes’ul olmaz” gibi âyetleri gözardı etmek ve sonucunda umumun hatası ve hataya ses çıkarmamasından kaynaklanan ulvî hakikatlerin konuşmasıdır. Bu hakikat Risale-i Nur’da da belirtildiği gibi zalimliğin semavat tarafından işitilmesi ve cevap verilmesi sonucu umuma gelen musîbetlerdir.

Şimdi masum aileler perişan, bebekler sütsüz, çocuklar anasız ve babasız, yeni doğum yapanlar hastanesiz, gelinler damatsız, damatlar gelinsiz... Yani Toplumsal, ailevî, kişisel bir zelzele… Maddî depremin yanında manevî depremler…

Bunun sebebi: ”Umumî musîbet, ekseriyetin hatasından ileri gelmesi cihetiyle, ekser nâsın o zalim eşhâsın harekâtına fiilen veya iltizamen veya iltihaken taraftar olmasıyla mânen iştirak eder, musîbet-i âmmeye sebebiyet verir. “5 

Evet musîbete dayanmak çok zordur. Fakat imtihan gereğidir. Güzel insanlar içinde imtihan büyüktür. İşte bu zelzele’nin bir başka yönü de bizi ümitvar olmaya sevk eder. Dayanması çok zor belki imkânsız gibi görünsede Allah’tan (cc)  ümit kesmek daha büyük musîbettir. Çünkü herşey O’nun (cc) izni dairesinde hareket eder. 

O biçare mazlûmların rahmet ve adaletten hisseleri ise;  “O musîbetteki gazap ve hiddet içinde, onlara bir rahmet cilvesi var. Çünkü o masumların fâni malları, onların hakkında sadaka olup bâki bir mal hükmüne geçtiği gibi, fâni hayatları dahi bir bâki hayatı kazandıracak derecede bir nevi şehadet hükmünde olarak, nisbeten az ve muvakkat bir meşakkat ve azaptan büyük ve daimî bir kazancı kazandıran bu zelzele, onlar hakkında ayn-ı gazap içinde bir rahmettir.”6

Aslında Yaratıcımız bizi bu paragrafın hakikatinde yaşatır. “İman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül ise saadet-i dareyni iktizâ eder.” 7 Hepimizi yaşatan, rızıklandıran, rububiyeti ile terbiye eden O’dur. Allah (cc) senin, benim ve herkes için hakettiğinin en iyisini en güzelini ister. Çünkü “Her şeyde, hattâ en çirkin görünen şeylerde, hakikî bir hüsün ciheti vardır. Evet, kâinattaki herşey, her hadise, ya bizzat güzeldir, ona hüsn-ü bizzat denilir; veya neticeleri cihetiyle güzeldir ki, ona hüsn-ü bilgayr denilir.”8

Rabbim, dünyada, İslâm âleminde ve ülkemizde zalim eliyle ezilen bütün mazlûmlara yardım eylesin. Ah’ların semavata yükselip musîbete dönüşmeden son bulmasını nasip etsin. 

Dipnotlar:

1- Emirdağ Risalesi 2 s. 639. 2- 14. Sözün zeyli. 3- A.g.e. 4-En’am S. 164 / İsra S. 15 / Fatır S. 18 / Zümer S. 7. 5- 14. Sözün zeyli. 6-A.g.e. 7- 23. Söz, 1. Mebhas 3. Nokta. 8- 18. Söz 2. Nokta.