"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bu Nurlar hayrat defterinde uhrevî bir senedin olacak

Şeyma TÜRKAN
10 Ocak 2017, Salı

Emirdağ Lahikası-1’de iman hakikatlerinin hakkalyakîn derecesine çıkarılmasının ve onları tebliğ etmenin yüksek bir ibadet ve hasene olduğu hakikati aktarılırken  Risale-i Nur Külliyatı’nın da, Kur’ân-ı Kerim’in cihanşümul bahçesinden derilen bir gül demeti olması veçhesiyle onun zuhuruna (meydana çıkmasına, neşrolmasına) çalışanların her birisinin onu okuyup, dinleyip itikad etmesiyle, hayrat defterinde uhrevî bir sened olacağı beyanatı yapılmaktadır. Evet bu  hakikatin derinliğini incelediğimizde görüyoruz ki, bu “Nur risaleleri iman hakikatlerinin izahı olduğu için, hem ilim, hem marifetullah, hem huzur, hem de ibadet” olduğunu anlayabiliyoruz. (Emirdağ Lahikası-2) Çünkü bu eserler “içinde hem küllî zikir, hem geniş fikir, hem kesretli tehlil, hem kuvvetli iman dersi, hem gafletsiz huzur, hem kudsî hikmet, hem yüksek bir ibadet-i tefekküriye gibi nurlar var.” (Kastamonu Lahikası) 

Bununla beraber Bediüzzaman Hazretleri Risale-i Nur’un gıda ve taam hükmündeki hakikatlerinden kalb, ruh, nefis ve his gibi pek çok latifemizin hissesi olduğunu ve içerisinde tahkiki iman dersleri barındırdığı için başka ilimlere benzemediğinden sair kitaplar gibi okunmaması gerektiğini izah buyurmaktadır. Yani tefekkür ve mütalaa etmek suretiyle okuyarak bütün latifelerin hissesini alıp feyizlenebileceği; yoksa acelecilikle yalnız aklın cüz’î bir hisse alabileceği ve diğer latifelerin gıdasız kalacağı aktarılmaktadır. (Emirdağ Lahikası-1) Evet Risale-i Nur, diğer kitaplardan farklı olarak başta perdeli gitmekle beraber, gittikçe inkişaf etmeye başlamaktadır. Bu noktada azim ve sebatla okumaya devam etmek mühimdir. Hem içerisinde “ehemmiyetli bir muhakeme-i hissî ve gayet ruhlu bir muamele-i imanî ve gayet gizli bir mükâleme-i kalbî” ihtiva ettiğinden tekrar tekrar okumak, basamakları birer birer çıkmak misillü insanın manevî alemlerinde ameliyat-ı cerrahiyeler  yapmaktadır. (Şualar) Aynı zamanda Üstadımız Bediüzzaman’ın ifade ettiği üzere eski medreselerde beş-on senede elde edilen neticeye mukabil, Nur medreseleri beş-on haftada aynı neticeyi temin etmektedir. Ve de “Bir sene bu risaleleri ve bu dersleri anlayarak ve kabul ederek okuyan; bu zamanın mühim, hakikatlı bir âlimi olabilir.” (Lem’alar )

Ayrıca hakiki, sadık Nur talebelerinin talebe-i ulum namı altına girdiği de zikredilmektedir. Bunun yanı sıra ehl-i keşf-el kuburun müşahedesiyle ilim tahsili ile meşgul iken vefat eden bazı müştak ve ciddi talebelerin şehitler gibi kendini hayatta, dersiyle meşgul görülmeleri gibi Nur’un sadakatli, hakikatli, ciddi, müştak talebelerinin de bu sırra nail olma şerefi de söz konusudur İnşaAllah. Zira Nur dairesinde kalmakla hem imanını kuvvetlendirmek, hem başkalarının imanlarını tehlikeden kurtulmasına çalışmakla birlikte beş tür ibadete hasıl olunur ki: Bunlar en mühim bir mücahede olan ehl-i dalâlete karşı manen mücahede etmektir, neşr-i hakikat cihetinde yardım suretiyle hizmet etmek, Müslümanlara İmân cihetinde hizmet etmek, kalemle ilmi tahsil etmek ve hadisin hükmüyle bazan bir saati bir sene ibadet hükmüne geçen, tefekküri olan bir ibadeti yapmaktır. (Kastamonu Lahikası) Ve bu daireye dahil olmak için ise sadakat, hizmet, takva, içtinab-ı kebair elzemdir ki o ulvî ve küllî bir ubudiyete sahip olunabilsin. Yani bu büyük kazancı kaçırmamak için takvada, ihlasta ve sadakatta çalışmak esastır. (Kastamonu Lahikası) Evet, bu Nur eserleri öyle bir hakikate mazhardır ki;bu risalelerin tezahürü (ortaya çıkışı) tercümanının beyanıyla; tercümanının fikri, feyzi, ihtiyac-ı manevî lisanının yanı sıra, o tercümanın muhatapları, Kur’ân dersindeki arkadaşları olan halis, metin, sadık zatların da o feyizleri ruhen istemeleri ve kabul ve tasdik ve tatbik etmeleri gibi çok cihetlerle o Nurların zuhuruna medar olmaları gibi sırlar da vardır. (Emirdağ Lahikası) Hasıl-ı Kelam: “Biz öyle bir hakikata hayatımızı vakfetmişiz ki, güneşten daha parlak ve Cennet gibi güzel ve saadet-i ebediye gibi şirindir.” (Şualar)

Okunma Sayısı: 1548
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı