"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hakiki saadet

Şeyma TÜRKAN
28 Eylül 2016, Çarşamba
Gönderilmiş olduğumuz şu imtihan meydanında şer ve hayırlarla denenen insanoğlu; imanın nur ve kuvvetiyle ve kalbinin, ruhunun marifet ve muhabbet basamaklarındaki terakkisi nisbetinde ubudiyet mertebelerini kat edebiliyor.

Hidayeti elde ettiği ölçüde her iki dünyada da saadeti yakalayabiliyor. Zira iman, salih amel, takva ve güzel ahlak mutluluğun temel kaynağında yatan püf noktalar. Keza Üstad Hazretleri de 23.Sözde imanın, tevhidi, tevhidin teslimi, teslimin tevekkülü, tevekkülün ise saadet-i dareyni gerektirdiğini, getirdiğini beyan eder. Asay-ı Musa’da ise iki cihanın saadet kaynağının yalnızca imanda saklı olduğunu ifade eder. Çünkü insanın kalb ve ruhunu rahata kavuşturan tek sır Rabbini tanıması, O’na muhabbet etmesi ve var gücüyle inancının doğrultusunda amellerini yönlendirmesi ile tek gayesini Rabbinin rızasını kazanmaya sevk etmesidir. Üstad Bediüzzaman dünyevî zevklerden yani bir yönüyle hayvanî, cismanî yaşayıştan tecerrüd ederek kalb ve ruhun hayat derecelerine girilebileceğinden bahsederek, o geniş alemlerin anahtarının kalbe marifetullah ve vahdâniyet sırlarını ifade eden Lâ ilâhe illâllah kelime-i kudsiyesiyesini söylettirmek ve ruha ise bu hakikatleri işlettirmek olduğunu vurgular. 

Ancak dünyadaki esas hedefimizin bize unutturulmaya çalışarak elimize adeta yalancı bir cenneti sunan ve bir nevî uyuşturucuya benzeyen modern hayatın getirileri kabrin arkasına yapılacak hazırlığı esas maksat yapmaktan öteye almakta ve ahirete bakan gözü kör etmektedir. Oysa helal dairesi dışında aranan her zevk ve heves; elemiyle birlikte hem bu dünyayı hem ahireti karartmaya sebep olmaktan başka bir netice vermemektedir. Asrın müceddidini dinlediğimizde bu hakikatin çok beliğ bir şekilde şöyle dile getirildiğini görüyoruz:

“Ey zevk ve lezzete mübtelâ insan! Ben yetmiş beş yaşımda, binler tecrübelerle ve hüccetlerle ve hâdiselerle aynelyakîn bildim ki, hakiki zevk ve elemsiz lezzet ve kedersiz sevinç ve hayattaki saadet yalnız imândadır ve imân hakikatleri dairesinde bulunur. Yoksa, dünyevî bir lezzette çok elemler var. Bir üzüm tanesini yedirir, on tokat vurur gibi, hayatın lezzetini kaçırır.”

Esasen Peygamberimizin saadet formülü olan dünyada bir yolcu gibi olmak düsturunu elde etmekle hayatın meşakkatlerine metanetle mukavemet edebilme yetisi de kazanabilmekteyiz. Mesnevî-i Nuriye’de de bu formülün hayata geçirebilmesini sağlayan ‘sen burada misafirsin ve buradan da diğer bir yere gideceksin. Misafir olan kimse, beraberce getiremediği bir şeye kalbini bağlamaz’ hakikati sunularak yaratılış gayemizin esaslarına sarılmaya odaklanmamız teşvik edilir. Evet rahatlık yeri değil imtihan meydanıdır. Ve ‘dünyada rahat yoktur’ hadis-i şerifiyle de asıl saadeti marifetullah, muhabbetullah ve ubudiyet ve marziyat-ı İlahi cihetiyle baki lezzetleri fani lezzetlere tercih etmekle elde edebileceğiz.

Çağımızın ilim sahasında ilerleyen bakışı; Peygamberimizin (asm) tüm sünnetinde bu dünyaya bakan hikmetlerini de okuyabiliyor artık. Aslında baki hakikatleri yaşayabilmenin en kısa ve hızlı yöntemi O’nun (asm) sünnetini hayatımıza geçirebilmemizde saklı... Zira bakiye kanalize olmuş bir ömrün en güzel temsilcisi Peygamberimiz (asm)dır. Evet baki hakikatlere bağlanmış bir ömür baki lezzetleri bulacak, fanilikten bakiliğe yol bulacaktır. Çünkü dünyanın ağır yükleri olan haramlardan yüz çevirmesiyle ve iman- takva- salih amel ile Allah’ın ipine sarılan rıza makamındaki kul, Cennete layık bir kıymet alarak mahşer dairelerinden  berk ve Burak süratinde geçebilecektir. Nitekim ebedi saadet kabrin arkasındadır. Netice-i kelam, “Kabrin arkası için çalışınız; hakikî saadet ve lezzet ondadır.” diyen Bediüzzaman Hazretleri Risale-i Nur’un ilmi ve dini hakikatleri barındıran ve ebedi saadetin kaynağı olan iman-ı tahkikiyi doğrudan Kur’ân deryasından alarak bize sunmasıyla yüzümüzü saadet-i ebediyeye çevirmektedir. 

Okunma Sayısı: 1825
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Said YÜKSEKDAĞ

    28.9.2016 11:23:52

    Bu güzel yazınız için sizleri tebrik ederim.. Evet Kabrin arkası için çalışmalıyız Çünkü; hakikî saadet ve lezzet ondadır.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı