Böylece meşgalelerin verdiği vesveselerden bertaraf olarak bütün o yorgunluklarının hiçe indiğini belirtiyor. İşte bu muazzam hakikat Hizbü’l Kur’ân’ın faydalarına dikkatlerimizi celbediyor. Kastamonu Lâhikası’nda Hizbü’l Kur’ân’ın mahiyeti ile ilgili yapılan açıklamada, o Hizb-ül Ekber’deki âyetlerin, Risale-i Nur’un ruhu, esası, madeni, üstadı ve güneşi olduğu beyan ediliyor. Üstadımızın Hizbü’l Kur’ân olarak tarif ettiği bu münacatın bizzat kendisi tarafından derlenmiş olduğunu biliyoruz. Esasen bu münacatın Hizbü’l-Ekberi’l-Kur’ânî ve Hizbü’l-Kur’âni’l-Muazzam şeklinde iki ismi vardır. Ve içerisindeki âyetler, Risale-i Nur’un kaynağı olan âyetlerdir. Büyük Cevşen’de yer alan Hz. Osman’a (ra) ait Hizb’ül-Kur’ân’dan farklıdır. Emirdağ Lâhikası’nda Hizb-ül Kur’ân-ül Muazzam’ın büyük bir önemi olduğu vurgulanır. Onun okunmasıyla hiçbir vesveseye maruz kalınmayacağı aktarılır. Kur’ân-ı Kerîm’deki en sevablı âyetleri ihtiva ettiğinden okunmasıyla büyük sevaplara, Nur ve berekete nail olunacağı nakledilir. Ve özellikle her vakit bütün Kur’ân’ı okumaya fırsat bulamayanların onunla Kur’ân’ın nurlarından istifade edebileceğine işaret edilir. 

Evvelce Hizbü’l Kur’ân, Üstad’mızın çok zamandan beri bir virdi iken bazı Nur Talebelerinin arzularıyla kaleme alınmış ve basılması ile hiçbir Diyanet Riyaseti dairesinin ve fetva dairesindeki ulemaların itirazı söz konusu olmamakla beraber, takdir edip tahsin ettikleri anlaşılmıştır. Çünkü başta sahabeler olmak üzere İmam-ı Gazalî gibi zatların ve velâyet ehli pek  çok zatların da kendi meşreplerine uygun Kur’ân-ı Kerîm’den kendilerine mahsus bazı virdleri, hizbleri olduğu vukuf ehlince bilinmektedir. Zaten “Kur’ân-ı Hakîm’in bir mu’cizesi şudur ki; ehl-i hakikatten ve kemalâttan herbir meslek sahibi, meşrebine muvafık, Kur’ânda bir Kur’ânını, bir hizb-i mahsusunu, bir üstadını bulur. Güya tek bir Kur’ân’da binler Kur’ân var.” Bu nedenle “ehl-i tarîkat ve ehl-i hakikatın herbir kısmı kendi mesleğine göre, o küllî Kur’ân içinde bir mahsus hizbleri” bulunuyor. Keza Sahabelerden olan Hz. Üsame (ra) ‘Kur’ân-ı Kerîm’den bir gün ‘hamd’e ait, bir gün ‘istiğfar’a ait, bir gün ‘tesbih’e ait, bir gün ‘tevekkül’e ait, bir gün ‘selâm’ lâfzına, bir gün de ‘tevhid’ ve “Lâ ilahe illâ hu”ya ait, bir gün de “Rab” kelimesine ait bütün Kur’ân’dan müteferrik (çeşitli) sûrelerden bir Hizb-i Kur’ânî çıkarmış, kendine bir vird eylemiş. Demek böyle hizblere izn-i Peygamberî (asm) var’dır.

Hem ayrıca Nur Talebelerinin bu Hizb-i Kur’ânîsi iman hakikatlerine dair âyetleri cem etmiş bir hizbdir ve Kur’ân’ın tamamını okumaya da şevk vermektedir. Bir diğer özelliği ise belki 20 günde okunacak bazı imanî âyetlerin bu hizbde bir iki gün zarfında okunması kolaylığıdır.

Bununla beraber Üstadımız Kastamonu Lâhikası’nda ‘bir saat tefekkürün, bir sene nafile ibadet olduğu hadis-i şerifini naklederken bunun bir misalinin “Nur’un Hizb-i Ekberi” olduğunu belirtmektedir. Hülâsa olarak bütün bu yönleriyle bizim Hizb’ül Kur’ânımız, maddî ve manevî bir ilâç hükmündedir diyebiliriz.